Bayramlık ağzım…
Ben ekranlarda her gün kelle-i şerif göstererek ünlü ve dünlü olanlardan değilim ki... Olsaydım hemen yanaşırdı bu yanaşma yazar, pohpoha başlardı, hophopa başlardı, ağzımdan girer burnumdan çıkardı. Girmiyor, çıkmıyor, yanıma da yanaşmıyor...
Bundan şikâyetçi falan değilim ha! Değilim de, yanaşmalığın teorisyen ve taktisyeni olan bu yaratık, küçümsemeye, yoksamaya çabalıyor beni, adımı ağzına almadan, hin oğlu hince.
Bir diğeri de ünlü gazetecilere meraklı... Fırsat kolluyor bunların adlarını köşesine taşımak için. Eee devir hesap devri, bu da onların sınıfına geçecek, onların düzeyine çıkacak.
Çıksan ne olur, sınıf atlasan ne olur, sende kişilik yok... Bu kişiliksiz yaratık, ağzımla küsülü, kulağımla barışık; yani beni duymasın, bana duyursun...
Bu iki yaratık da benim ne olduğumu, nerede olduğumu, neler yazdığımı, yazdıklarımla nerelere vardığımı biliyorlar, hatta benden de iyi biliyorlar. Yazdığım 19 kitaptan herhangi birisinin üstünde benim adım değil de, o yanaştıklarının, pohpohlayıp hophopladıklarından birisinin adı olsaydı neler döktürürlerdi neler... Ama benim adım batıyor bir yerlerine.
***