Bileşen, dört "a"
Bileşenlerine bakmıyor o ideolojinin ya da fikrin; bulaşanlarına bakıyor, kim bulaşmış, ne ölçüde bulaşmış, bu bulaşmışlıkta hırs ve çıkar hangi düzeyde var, bunu...
Bileşenlerine bakmıyor o ideolojinin ya da fikrin; bulaşanlarına bakıyor, kim bulaşmış, ne ölçüde bulaşmış, bu bulaşmışlıkta hırs ve çıkar hangi düzeyde var, bunu araştırıyor. Ha bir de "üleşenlerine" bakıyor, üleşmenin eşit ya da adil olmasına değil ha, üleştirmenin başına geçebilir mi, üleştirme ondan sorulabilir mi, derdi bu.*** Dört kişi tanıyorum; lakapları ve işlevleri ile sunayım bunları dikkatinize: Ağzı bozuk, ara bozan, acul ve afsunlu... Bunlar bu toplumdaki nice tiplerin birer simgesi, temsilcisi gibidirler özellikleri ve işlevleri bakımından. Ağzı bozuk'tan başlayalım; sövmezse, sinkafsız ve argosuz konuşmazsa, sözünün etkili olamayacağını, ağırlığının, saygınlığının ve babalığının olmayacağını sanmakta. Ara bozan; ara bozmadan önce, kusur ve eksiklik arar, birinin bir başkası hakkında dediklerinden parmağına dolayacak ögeler arar. Bulduğunda pek sevinir, su sızmayan aralara pis su sızdırabilmiştir. Acul mu? Aculluğu kıskandıklarına dönüktür, onları açık düşürecek söz ve eylemlere muttali olmuşsa, aculluğu girer devreye işte o zaman, hem de ışık hızıyla... Ve afsunlu... Bunun afsunu kendi özünde, kendini afsunlar otomatik olarak.