Dağlara sor bir de…
Ay ışığında dağlar daha heybetli, gizemli ve ulu görünüyorlar. Dağlarla insanlar arasında duygusal bir ilişki doğuyor böyle dolunaylarda…
Dağların; göğsünde, koyağında, kovuğunda, doruğunda, koynunda yaşayan hayvanlarla da bu tür sevgisel ilişkileri, bağları var mıdır acaba? Olmalı diye düşünüyor Azat.
Üç taşın arasında bir ocak, ocakta ölüp ölüp dirilen yaban tezeği közü… Bu köze kaynamama mesafesinde duran bir isli güğüm. Ocağın hemen yanında bulunan su gözesinden doldurup kaynattığı suyun içine bir avuç çay attı az önce çoban. Demini aldı hemen. Şimdi doldurdu bir büyük bardakla verdi Azat'a. Yaşamının ikinci en lezzetli çayını içiyordu. Birincisini buharlı bir kara trenin makinisti ile içmişti lokomotifte. Makinist, üstünde iki halka bulunan kapkara bir demir kaba su koymuş, halkalarına demir bir çubuğu geçirip lokomotifin o büyük ateşinin kapağını açarak içeri sokup hemen çıkarmıştı.