Fethullahçı o şairin dil takıntısına takılanlara

1980 öncesinde o günkü Türk Dil Kurumu'na ağız dolusu sövenlerin başında geliyordu. 12 Eylül yönetimi o kurumun yapısını tamamen değiştirip bunun kafasındakilere verdi ama bunların kinleri bitmek bilmedi. Bu...

1980 öncesinde o günkü Türk Dil Kurumu'na ağız dolusu sövenlerin başında geliyordu. 12 Eylül yönetimi o kurumun yapısını tamamen değiştirip bunun kafasındakilere verdi ama bunların kinleri bitmek bilmedi. Bu kişi işi daha da ilerletti; Fethullah Gülen'e intisap eyleyip onun yayın organlarında Öztürkçe akımına ve 1980 öncesi TDK'nın türettiği sözcüklere sövmeyi sürdürdü.

Ve tabii bu arada Fethullah'a da abartılı övgüler sundu. İşte o yazılardan biri, 08.06.2009 tarihli Türkiye Gazetesinde yazmış, "Türkçe'de olimpiyat ve dünya şampiyonumuz: Fetullah Gülen" başlığını taşıyor. Bir bölümünü paylaşayım o yazının:

"Güreşte, olimpiyat ve dünya şampiyonlarımız var. (...) Ama Türkçe konusunda, bin yıldan beri ilk defa olimpiyat ve dünya şampiyonluğu kürsüsüne çıkıyoruz. Oradaki gururumuz Fetullah Gülen hocaefendi. Türkiye'de bir takım kişilerin ve çevrelerin, ona nasıl büyük bir kinle düşman olduklarını çok iyi biliyorum. (...) Öfkelenen kişiler, Hocaefendinin Türkçe bayrağımızı dünyanın 115 ülkesinde dalgalandırmasına da tahammül edemiyorlar. Türkiye'de Türkçemizi basit bir aşiret dili hâline getirmek için 'abidik - gubidik' kelimelerle konuşanlar, yazanlar, Hocaefendinin zengin Türkçesi karşısında da ifrit kesiliyorlar. (...) Dünkü yazımda da belirttiğim gibi, 624 yıllık Osmanlı devrimizde de, 77 yıllık Cumhuriyet dönemimizde de, Türkçemizi, Türkiye dışında, 115 ülkede yaymak - yaşatmak gayreti gösterilmedi. Ama şimdi, bir tek yürekli adam, yani Fetullah Gülen Hocaefendi böyle mübarek ve mukaddes bir hizmetin bayraktarı durumunda. Onu, ömrüm boyunca daima minnetle anacağım."

Bu adamın 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden sonra sesi kesildi ama "Yanlış yapmışım, yanlış yazmışım, özür diliyorum" dediğini duymadım. Duymadım ya, bunun dil anlayışının devletin en tepelerinden hâlâ övgü ve onama gördüğünü de görüyorum. Bugünkü TDK'daki "Kaçalin" zihniyeti de Öztürkçe bağlamında bu kişinin zihniyeti ile birebir örtüşmektedir (Kaçalin zihniyetine bir örnek: "Tabii gaz"a Öztürkçe karşılık olarak "Doğal gaz" uygun bulundu, "Tabii" doğal demek değil mi? Kullanıldı ve tutundu bu sözcük, artık geriye dönüş olamaz. Ama durun, Kaçalin zihniyeti diyor ki hayır, doğal gaz doğru değil "Yergaz"ı olacak. Peki kullandı mı kimse? Yok canıım kim takar yergazını?)

Ve başka birileri... Bakıyorum onlar da konu sıkıntısı çektikçe "uydurukça" adını taktıkları sözcüklere çatan yazılar kaleme alıveriyorlar.

2008 yılında yayımlanan "Cennetin Kütüphanesi" adlı kitabımda bu gibilerinin düştükleri durumu anlatmıştım. Değişen bir şey yok, gene bırakıldıkları yerde otluyorlar. O yazdıklarımı yeniden sunmakta yarar var:

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Damal'ın Dağı'nda Atatürk mucizesine tanıklık ve Gündeş'te gördüklerim… 09 Temmuz 2019 | 727 Okunma Dağlara sor bir de… 06 Temmuz 2019 | 202 Okunma Benlik, intihar ve kolektif narsisizm çözümlemeleri… 02 Temmuz 2019 | 226 Okunma Makalat ve Tarih-i Taberi'ye göre Adem'in yaratılışı ve coğrafya cehale 29 Haziran 2019 | 864 Okunma Bayburt, davet ve Dedem Korkutça sözümleme… 25 Haziran 2019 | 203 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar