Yunanistan’da akıl galip gelir mi?
Kıbrıs’ta Çözüm Süreci adı altında geçen hafta BM Genel Sekreter Özel Temsilcisi Jane Lute liderliğinde yapılan görüşmelerden bir sonuç çıkmadı. Bu durum KKTC’yi federasyon modeli...
Kıbrıs’ta Çözüm Süreci adı altında geçen hafta BM Genel Sekreter Özel Temsilcisi Jane Lute liderliğinde yapılan görüşmelerden bir sonuç çıkmadı. Bu durum KKTC’yi federasyon modeli altında eritmeye çalışan Rum kesimi ile Yunanistan’ı ve bir o kadar KKTC ve Türkiye’deki AB ve Atlantik muhiplerini üzdü. Ancak koşullar çok hızlı değişiyor. Bu değişim 96 yaşını kutlamaya az zaman kalan Türkiye Cumhuriyeti devletinin sadece ekonomik ve demografik büyümesinden değil, küresel jeopolitik şartların da bir sonucu. Soğuk Savaş sonrası ve özellikle 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden sonra yeni rota çizen Türkiye Cumhuriyetinin çok kutuplu jeopolitik Atlas’ta tarihinin ve geleceğinin gücü paralelinde kendini konumlandırmasının bir sonucu. Türkiye’nin Atlantik baskılarına rağmen jeopolitik kaderini elinde tuttuğunun en somut göstergeleri arasında şüphesiz Doğu Akdeniz siyaseti öne çıkıyor. Bu siyasetin içinde Suriye ve Irak’taki stratejik ve operatif seviyedeki askeri harekatlarımız (Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı,Pençe) ile KKTC’deki askeri varlığımız ve geleceği önemli yer tutuyor.
YUNANİSTAN VE GKRY ZORDA
Türkiye’nin iç siyasetindeki kutuplaşmalara; Yunan ve Rum ikilisinin AB, ABD ve Doğu Akdeniz sahildarlarını Türkiye aleyhinde konumlandırmasına rağmen Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan Doğu Akdeniz’de kaybetmenin paniğini yaşıyor. Her gün yazılan makaleler, gazete yorumları, televizyon haber programlarında ve sosyal medyada bu panik ve zayıflığın tetiklediği iklimi görebiliyoruz. Büyük çoğunluk Helenizm’in sisli hülyaları arasında sanal bir alemde yaşamaya devam ediyor. Helenizm onlar için sihirli bir kelime. Onu kullandıkları anda her sorun çözülüyor. Ortodoks kilisesinden bile güçlü bir etki yaratıyor. Helenizm’in kamu diplomasisindeki iki kardeşi Megali İdea ve Enosis medyada açık şekilde geçmese de toplumsal şuur altında yerlerini koruyor. Bizdeki Yeni Osmanlıcılık (Neo Ottomanism) hayallerine kapılanlar gibi onların da farklı dünyalarda yaşayan kitleleri var. Güney Kıbrıs’ta şu ana kadar bir kaç istisna dışında akılla hareket eden pek görmedim.
YUNANİSTAN'IN AKİLLERİ
GKRY’yi geçelim, Yunanistan’da aklı selim sahibi düşünce insanı hiç yok mu? Var tabi. Geçen hafta içinde “Efimerida ton Sintakton” isimli gazetede “Türkiye’nin savaş tehdidi ve ekonomik gelişme” başlıklı bir makale yayınlandı. Editör şöyle yazmış: “Ülkemizin genel olarak ekonomide geri kalmasındaki önemli sebeplerden biri yüksek orandaki borcumuzdur, aynı zamanda dünya çapında yaşanabilecek yeni bir durgunluk dalgası ülkemizin krizden yeni çıkmaya başlayan ekonomisini büyük zarar verecektir...Fakat bu sorunun bir de görünmeyen ve çok daha etkili bir boyutu var. Bu da Türkiye’nin özellikle Doğu Akdeniz’le bağlantılı olarak sürekli bölgede gerginlik çıkartan ve ülkemizi savaşla tehdit eden tavrıdır.Türkiye ile Yunanistan arasında sıcak bir olay yaşanması ihtimali genel olarak Kardak gibi adacıklarda yaşanabilecek bir olaya bağlanmaktadır. Fakat olayın arkasında çok daha büyük bir mantık vardır. Türkler bölgede bir jeopolitik güç olarak ortaya çıkmaktadır ve bu kapsamda sadece küçük bölgeleri değil, geniş bölgeleri kapsayacak şekilde sınırların değiştirilmesini talep etmektedirler...Yunan adalarına deniz yetki alanları tanımayı reddederek, deniz hukuku sözleşmesini imzalamamalarının arkasında yatan sebep de tam olarak budur. Türkler sadece sınırlarını genişletmeyi değil, Doğu Akdeniz’de enerji oyunundan pay almayı da istemektedirler...Türklerin stratejisi şimdiye kadar ekonomik güç ile desteklenmiştir. Ayrıca Türklerin savunma sanayindeki gelişmeleri bu gücün arkasındaki itici unsur olmuştur. Türkler, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının değerini çok iyi bilmekte, bu kapsamda stratejik olarak bakışlarını bölgeye çevirmektedirler...
Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanabilecek sıcak bir olay, sınırlı kalmayacak, muhtemelen genel bir savaşa dönüşecek ve her iki ülkede bundan acı çekecektir. Ama Yunanistan’ın daha fazla etkileneceği kesindir.Bu konuda iki ülke arasındaki farklara bakmak önemli ipuçları verir. Tabii ki Türkiye’nin nüfusunun Yunanistan’ın yedi buçuk katı olması, bunun yanında ekonomik olarak Türkiye’nin silahlanmaya ayırdığı pay dikkate alındığında Türkiye’nin Yunanistan’dan birkaç kat ilerde olduğu görülmektedir...Türklerle yaşanabilecek bir savaşta müttefiklerimize ne kadar güvenebiliriz. Avrupa Türkleri kınamaktadır ama unutmayın ki Avrupa’nın birleşik bir ordusu yoktur. ABD de Türk-Yunan ilişkilerinde açık bir tavır almaktan kaçınmaktadır... Bu durum Savunma Bakanı Apostolakis’in Türklerle yaşanacak bir çatışmada neden tek başımıza kalacağımızı söylediğini açıklamaya yeterlidir Türkiye ile yaşanabilecek bir savaş durumunda, Yunanistan için çok büyük kayıplar olacaktır. Birinci öncelikle hareket alanına yakınlığı nedeniyle Doğu Ege Adaları elimizden çıkacaktır, aynı zamanda Batı Trakya’daki Türk azınlık nedeniyle bu bölge kaydedilebilir. Tabii ki aynı zamanda bütün Kıbrıs’ın kaybedilme riski de vardır. Bunun yanı sıra Yunanistan hem yaşlanan bir nüfusa sahiptir, hem de bir ekonomik krizden yeni çıkmaya çalışmaktadır. Böyle bir savaşın Yunanistan üzerindeki yıkıcı etkisi herkesi derinden sarsacaktır.Bu kapsamda Yunanistan’daki devlet yetkililerinin yapması gereken aşırı Türk talepleri ile başa çıkmak için kışkırtmamak ve Türklerle bir uzlaşma yolu bulmaktır... Bu yüzden Türklerin aşırı taleplerinin soğukkanlılıkla dengelenmesi gerekmektedir.” Benzer şekilde geçen hafta içinde Yunanistan’da Liberal isimli sitede yayınlanan (E) Amiral Dimitris Çaylas, “Türkiye’nin savaşmadan Zafer kazanma çabaları” başlıklı makalesinde aynı endişeye değiniyor: “NATO ve AB’nin Yunanistan’a desteğinin sınırlı olacağı düşünülmeli...’’ 1960’tan beri, Türk-Yunan Konfederasyonu fikrinin teorisyeni Ünlü Yunan Türkolog Ordinaryüs Profesör Dimitri Kitsikis de bir televizyon mülakatında* şöyle diyor: