Akıldan uzaklaşanlar ve Anti-Erdoğanizm
Bir insanın mevcut konumuyla ve durumuyla yüzleşmesi ve gerçekleri kabullenmesi bir sağlık alametidir. Gerçekleri kendi kendine itiraf edebilen ve rütbesini bilen bir insan şizofreni ihtimalinden de korunur. Aydın Doğan’ın ve...
Bir insanın mevcut konumuyla ve durumuyla yüzleşmesi ve gerçekleri kabullenmesi bir sağlık alametidir. Gerçekleri kendi kendine itiraf edebilen ve rütbesini bilen bir insan şizofreni ihtimalinden de korunur. Aydın Doğan’ın ve tetikçilerinin temel meselesi şu an budur. Doğan ve şürekası gerçeklerle yüzleşemiyor. Mesela 1 Kasım sonrası Yozgat Kuzusu haline gelmiş Aydın Doğan tetikçisinin kendisinin güçsüz, itibarsız ve önemsiz bir konumda olduğu gerçeğini kabullenmesi şizofreni hastalığından kurtulmasının da önkoşuludur. Yoksa kendini kandırmaya devam edersen bu hastalık nüksetmeye devam eder ve külliyen tasfiye edilirsin Yozgat kuzusu. Aydın Bey de artık duygularıyla değil aklıyla davranmalı yoksa bedelini öder.
Bu arada duygularına yenik düşüp akıl zemininden uzaklaşan sadece Aydın Doğan ve şürekası değil. Bu ülkede TBMM Başkanlığı ve Başbakan Yardımcılığı yapmış bir adamın anti-Erdoğanizm takıntısıyla nasıl duygusal ve çocuksu bir hale düşebildiğini üzülerek görüyoruz. Kendisi gibi çocuksu ve duygusal bir tipe dönüşmüş Taha Akyol’a çıkıp tuhaf triplerle konuşan bu zat-ı muhterem için üzülüyorum. Çünkü ben kendisini sever ve değer verirdim. O çocuksu konuşmasında bana da hakaretler etti ama ben cevap vermemeyi tercih ettim. Aynı duyguyu 1 Kasım öncesi bir Karaalioğlu organizasyonu olan NTV’deki Abdullah Gül röportajında da yaşamıştım. Sayın Gül ısrarla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ismini bile anmamaya gayret ederek çocuksu bir tavır sergilemişti. Aynı şekilde Başbakanımız Davutoğlu’ndan bahsederken de sürekli “Benim danışmanımdı. Siyasete ben soktum” laflarını tekrarlamıştı. Bu da hiç olgun olmayan ve ayrıca hoş olmayan bir tavırdı. Aynı taktiği Demirel de Özal’a yapardı ve sürekli Özal’dan “Benim müsteşarımdı” diye bahsederek aklı sıra aşağılardı. Oysa şimdi millet Özal’ı Demirel’e kıyasla çok daha büyük sevgiyle anıyor.
İşin tuhafı Başbakanımız Davutoğlu’ndan böyle nahoş şekilde bahseden Gül-Arınç kliğini yere göğe sığdıramayan, öven, manşet yapan da yine Karaalioğlu ve saz arkadaşları’dır. Her zaman yazdığım gibi bu ekip esasında Davutoğlu’cu falan değil sadece Anti-Erdoğan’cıdır. Nereyi bulurlarsa oraya sığınırlar. Sırf Erdoğan’a çakmak amacıyla vesile yaratmak için. Bunlar kendi grupsal imtiyazlarının ve çıkarlarının peşinde bir ekiptir sadece. Öyle olsa aynı anda hem Davutoğlu’cu görünüp hem de Başbakanımızı “Benim eski danışmanımdı. Siyasete ben soktum” gibi laflarla aklı sıra aşağılayan bir kliği övmezlerdi. Fakat bu gerçeği hem Başbakan Davutoğlu’nun hem de Ali Sarıkaya ve Osman Sert başta olmak üzere tüm Davutoğlu ekibinin iyi görmesi ve gereğini yapması gerekir. Öte yandan maalesef bu çıkarcı ekip Başbakan Davutoğlu ile arasında özdeşlik algısı yaratmayı başarmıştır ve bu tamamen Sayın Davutoğlu’na zarar vermektedir...