Bu yola her sonucu kabullenerek çıktım!
Eğer Fethullahçı çete 17 Aralık’ta girdiği savaşı kazansaydı ben ya hapiste ya mezarda olacaktım. Bunu bilerek mücadeleye girdim. Eğer Fethullahçı terör örgütü beni hapse sokabilseydi de Can...
Eğer Fethullahçı çete 17 Aralık’ta girdiği savaşı kazansaydı ben ya hapiste ya mezarda olacaktım. Bunu bilerek mücadeleye girdim. Eğer Fethullahçı terör örgütü beni hapse sokabilseydi de Can Dündar gibi mızmızlanmaz ve dırdırlanmazdım. Can Dündar kanlı bir iktidar ve ihtilal mücadelesinin içine girdi ve kaybetti. Ama o kadar fake bir devrimci ki, şimdi tüm dünyaya yalvarıyor, ağlıyor zırlıyor. Eğer ben hapse girseydim kanımın son damlasına kadar girdiğim mücadelenin bedeli derdim. Aynı şekilde 17 Aralık’ta FETÖ yardakçısı olarak bu iktidar ve ihtilal mücadelesinin tam göbeğinde yer alan Ahmet Hakan da ağlayan ve zırlayan familyadan. Onurlu bir devrimci gibi “Evet Tayyip Erdoğan’ı FETÖ yoluyla indirmek istedik ama olmadı” demiyor, diyemiyor.
Tam aksine herkesten hızlı Erdoğancı oldu. Zaten Ahmet Hakan budur ve hiçbir karakteri ve omurgası yoktur.
Ahmet Hakan ile benzer bir omurgasızlık hastalığına sahip kişi de Deniz Ülke Arıboğan’dır. 50 yaşını geçtiği halde 30 yaşındaymış gibi fake hareketler yapan botoks kraliçesi aklıma Timur Selçuk’un meşhur şarkısını getiriyor. “Sağcıyla sağcı... Solcuyla solcu... Çevir kazı yanmasın, çevir de çevir.. Çevir kazı yanmasın devir bu devir...”
İşte bu Deniz Ülke de bir gün sağcı bir gün solcu, öbür gün liberal, diğer gün muhafazakar oluverir. Bazı gün Atatürkçü bazı gün Özalcıdır. Fakat bu sefer bukalemun gibi renk değiştirirken Fethullahçı role girdiği sıra birileri Deniz Ülke balonunu patlattı. İşte şimdi kocasıyla beraber çok bildiği yargı içi yöntemlerle beni sindirmeye çalışıyor. Ahmet Hakan da aynı şekilde.
Alayınıza sesleniyorum, istediğiniz Fethullahçı savcıları ve hakimleri de ayarlasanız, ben tek başıma da kalsam sizinle mücadele edeceğim...