Bu gerçekleri görmeden konuşmayalım!

Türkiye’de seçim sonuçları ve bu sonuçların sonucunda oluşturulacak siyasi iktidar yapısı ya da bu yönde atılacak adımlar (tekrar seçim gibi) bize göre, üç önemli dinamiği dikkate alarak...

Türkiye’de seçim sonuçları ve bu sonuçların sonucunda oluşturulacak siyasi iktidar yapısı ya da bu yönde atılacak adımlar (tekrar seçim gibi) bize göre, üç önemli dinamiği dikkate alarak şekillenmelidir. 

Birincisi tabii ki  ekonomi, bu alan, herkesin teslim edeceği gibi, seçim sonuçlarını önemli ölçüde belirlemiştir. Zaten tablo ortadadır. Burada kendi çıkarları ve kısır dünyaları çerçevesinde değerlendirme yapanları “beğenerek” izliyorum; çünkü rakamlar, veriler, sosyolojik gerçekler ortadayken bunları atlayarak işi Cumhurbaşkanı’na kadar getirenler için yaptıkları bu seçim “değerlendirmeleri” turnusol kağıdı oldu ve gerçekte kim olduklarını iyice ortaya çıkardı.
Şimdi gerçekleri bir kez daha yazalım: Bu seçimlerde tam 1 milyon, yüz üç bin, yüz doksan iki genç seçmen, ilk defa, oy kullanmıştır. Bu seçmenler işsizlik oranı en yüksek seçmen kitlesidir. Ve bu genç seçmen kitlesinin, iş arayıp bulamadığı tarih yaklaşık 2012 yılına denk gelir. 2012 yılında ne olduğunu yazacağız ama şimdi şurayı tekrar edelim: “Büyüme ile oy oranları arasındaki çok sıkı korelasyon (ilişki) herkesin bildiği bir gerçek ama burada bir başka ayrıntıyı söylemek için hatırlatalım: 
AK-Parti’nin 2002’deki oy oranı %34,4 bu yıl büyüme ise 0,8, 2007’de büyüme %6 oy oranı % 46,6; 2009 yerel seçimlerinde oylar düşüyor; % 38,8 ama küresel krizin etkisiyle % 4,8 büyüme düşüşü var... Şimdi gelelim 2010’a; bu yıl 2008’de Erdoğan tarafından atılan iki önemli adımın büyümeye yansımaya başladığı yıldır. 2008’de IMF ile anlaşma yapılmadı ve bunun neticesinde kaynaklar, Anadolu’ya, alt yapı yatırımları, eğitim, sağlık olarak daha çok gitmeye başladı. 

İşte size GAP gerçeği  

Yalnız GAP Eylem Planı bile çok önemli bir adımdır. Bu arada Erdoğan’ın 2008 yılındaki GAP Eylem Planı adımına değin, GAP Doğu’nun makus talihini yenecek bir proje değildi, çünkü bölgenin katı feodal yapısını ve adaletsiz, çarpık toprak dağılımını bozmaya dönük değil, Dicle ve Fırat’ı, “içeride” denetlemek ve komşular için bir su silahı oluşturmak için de geliştirilen bir projeydi. 
2008’e kadar yapılan yanlış sulama tahsisleri, yetersiz ayrılan kaynaklar, baraj ve sulama alanlarının eksik ve yanlış tespiti gibi çok önemli yanlışlar projeyi ölme noktasına getirmişti. Bundan dolayı GAP, Erdoğan’a değin, bölgedeki adaletsiz gelir dağılımı daha da çarpık hale getiren bir dinamik olmuş ve Kürt sorununu derinleştirmiştir. Oysa 2008’de, GAP Eylem Planı ile, çözüm sürecinin ekonomik alt yapısının adımı atılmıştır. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekonominin geleceğini simgeler anlatır! 31 Ekim 2018 | 5.210 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... (2) 25 Ekim 2018 | 5.325 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... 24 Ekim 2018 | 4.578 Okunma Sorunlar, tespitler ve çözümler... 18 Ekim 2018 | 5.624 Okunma Ekonomi politikasında ‘popülizm’ nedir, ne değildir? 17 Ekim 2018 | 3.785 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar