Yeni Sanayi Devrimi nereye gelir?

Davos’un bu seneki ana teması dördüncü sanayi devrimi... Davos’un gündeme getirmek için hayli geç kaldığı bir tema olduğunu söyleyebiliriz ama küresel ekonominin tartışıldığı Davos gibi...

Davos’un bu seneki ana teması dördüncü sanayi devrimi... Davos’un gündeme getirmek için hayli geç kaldığı bir tema olduğunu söyleyebiliriz ama küresel ekonominin tartışıldığı Davos gibi zirveler 2008’den beri krizi ve krizin etkilerini, zorunlu olarak, gündeme getirdi ve “işin esasına” bir türlü sıra gelmedi. Oysa yaşanan krizin temel nedeni sistemin bütünüyle bu yeni ekonomik dönüşümü öne çıkaramamasıydı. Şimdilerde dördüncü sanayi devrimi diye anlatılan ekonomik ve teknolojik paradigma, Sanayi Devrimi’yle başlayan, yoğun emek sömürüsüne dayanan ve buhar-su gücünü harekete geçiren makineleşme sürecinin birbirini takip eden iki temel aşamasından niteliksel olarak ayrılıyor.

Burada Sanayi Devrimi’nin lokomotif teknolojilerine bağlı bir tarihsel sıralama yapıyoruz; birinci aşama buhar gücüne dayalı makineler, ikinci aşama elektrik gücüne dayalı sanayileşme, üçüncüsü elektronik ve dijital sanayileşme... Bu üç aşama teknoloji bilgisini tekelleştiren ve ekonomik ölçeği büyüten bir kârlılığa dayanıyordu. Oysa siber fiziksel sistemler, ağlar ve nesnelerin sonsuz iletişimi (interneti) olarak tarif edeceğimiz dördüncü aşama, bilginin-teknolojinin- sınırsız dağılımına, esnek çalışma ve esnek ölçek esaslarına dayanıyor.

İşte krizin temel kaynağı da tam burası...

Eskinin sahtekârlığı

Şimdi Davos’ta bu devrimi ele alan gelişmiş ülkeler, doksanlı yılların sonundan itibaren teknolojiyi önce kopyalayan, sonra da onu yeniden üreterek kendilerine yetişen G. Kore gibi ülkelerin çoğalmaması için teknoloji transferine dönük çok önemli hukuki yaptırımlar geliştirdiler. Bilginin sonsuz yayılması esası üzerinde temellenmesi gereken bilgi toplumu geçişini önlediler ve eski olanın ömrünü uzatarak krizi derinleştirdiler.

Esasında Dördüncü Sanayi Devrimi diye nitelenen aşama, bu anlamda, yalnızca bir teknoloji geçişi değildi, sistemin bütünüyle altüst olması ve ekonomik-siyasi olarak yeniden yapılanmasıydı. Dördüncü Sanayi Devrimi, bilgi tekelini kırdığı için teknoloji rantı önce tekellerin, sonra da bu tekelleri barındıran devletlerin avantajı olmaktan çıkıyordu.

Bu, aynı zamanda, dünyanın siyasi dengesinin değişmesi ve çok kutuplu yeni bir dengeye doğru gitmesi anlamına da geliyordu. Örneğin nükleer teknoloji herkesin ulaşacağı bir hale geldi. Öte yandan, devasa ve çok uluslu ekonomik yapılar, mesela medya imparatorlukları “aptal” atıl ekonomik birimlere dönüştü, bilgisayar ağlarına dayalı teknoloji kümelenmeleri, esnek çalışma esasına dayalı rekabet öne çıktı ve birincilerin finansmanına dayalı banka ve finans sistemi de kendisini krizin ortasında buldu. Sistem, gereğinden fazla büyük yapıları batamayacak kadar büyük olarak tanımladı ve bunları yüzdürmek için her türlü finansal sahtekârlığı icat etti.

Davos’un ana teması olan Dördüncü Sanayi Devrimi’nin tam anlamıyla yaygınlaşması ve krizi bitirecek bir dinamik olarak belirginleşmesi için, gelişmiş ülkelerin “eski” egemenlik anlayışlarından vazgeçmesi gerekir.

Ama bu imkânsız; bundan dolayı kriz derinleşerek sürüyor. Teknolojinin kullanımı ve yaygınlaşmasına yeni sınırlar getiriliyor, gelişmekte olan ülkelerin savunma sanayilerinin konvansiyonel sınırları aşmaması için bu ülkeler sürekli olarak ekonomik ve siyasi belirsizlik çemberine alınıyor. Giddens’in deyimiyle, imal edilmiş belirsizlik, gelişmekte olan ülkelerin yeni teknolojiye ulaşmalarını ve kalkınmalarını önlüyor. Nükleer teknolojinin yaygınlığı topyekun bir paylaşım savaşını önlüyor ama konvansiyonel iç savaşlar, gelişmekte olan ülkelerde bu işi görmek üzere devreye sokuluyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekonominin geleceğini simgeler anlatır! 31 Ekim 2018 | 5.210 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... (2) 25 Ekim 2018 | 5.325 Okunma Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... 24 Ekim 2018 | 4.578 Okunma Sorunlar, tespitler ve çözümler... 18 Ekim 2018 | 5.624 Okunma Ekonomi politikasında ‘popülizm’ nedir, ne değildir? 17 Ekim 2018 | 3.785 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar