Yükselen ekonomiler zamanı...
2008 küresel krizinden sonra iktisat alanında hem teorik düzlemde hem de operasyonel ve uygulama alanındaki arayışların fikri, siyasi-ideolojik boyuttan da ayrı olarak hükümetlerin gündemine geldiğini/gelmekte olduğunu...
2008 küresel krizinden sonra iktisat alanında hem teorik düzlemde hem de operasyonel ve uygulama alanındaki arayışların fikri, siyasi-ideolojik boyuttan da ayrı olarak hükümetlerin gündemine geldiğini/gelmekte olduğunu görüyoruz. 80'lerin başı itibarıyla devletçi-Keynesyen düzenlemelerin yerini alan parasalcı-arz yönlü iktisadın, ömrü ve popülaritesi de önce 2008 kriziyle sarsıldı; arkasından Pasifik Asya’nın şaşırtıcı ve hızlı çıkışına eşlik eden diğer gelişmekte olan ülkelerin IMF’nin geleneksel reçetelerinin işe yaramadığını keşfetmesiyle de tam anlamıyla bitti. Ancak nedense cenazeyi kimse kaldırmak istemiyordu. Çünkü toprağın altına gidecek belli idi ama onun yerine “yaşasın” diye tahta oturtulacak henüz ortada yoktu. Daha doğrusu, Londra’nın, New-York’un hatta Şanghay’ın finans imparatorlukları, cenazeyi ne kadar geciktirirlerse o kadar durumu idare edeceklerini, 80'lerin hemen başında yakaladıkları ponzi zincirini o kadar ellerinde tutacaklarını sanıyorlardı.
Latin Amerika’da Brezilya, Arjantin, Şili gibi ülkelerde askeri rejimler sonrası iktidara gelen yeni iktidarlar, Friedmancı iktisadın, liberal değil, tam aksine askeri-kapalı rejimlerin iktisat politikası olduğunu keşfettiler ve hızla Friedmancılığın ve devletçi-popülist Peronculuğun dışında bir üçüncü yol arayışına girdiler.