Zamanın ruhu ve ekonomi bürokrasisi
Şimdiye değin, uzunca bir süredir, dünyanın ve en çok da içinde bulunduğumuz bölgenin olağanüstü bir değişim girdabının içinde olduğumuzu biliyorduk ama son bir yıldır olan biten...
Şimdiye değin, uzunca bir süredir, dünyanın ve en çok da içinde bulunduğumuz bölgenin olağanüstü bir değişim girdabının içinde olduğumuzu biliyorduk ama son bir yıldır olan biten “olağanüstü” kavramını da aşan yeni bir zamanı sanki- bize anlatıyor. Böyle dönemler, ak ile karayı olduğu gibi ortaya çıkaran dönemlerdir; bu dönemlerde gri yoktur; ya içindesindir çemberin ya dışında...
Belki şöyle de söyleyebiliriz; bir zaman dilimi bitti ama o eski zamanın ruhu hâlâ içimizde, aramızda olduğu için biz ne eskinin bittiğini anlayabildik ne de yeni geleni görebildik. Hiç şüphesiz bu yeni bir dönem. Bir dünyadan bir başkasına geçiyoruz. O zaman şimdiki bu zamanı (durumu) eski zamanın kurumları ve anlayışıyla karşılayamazsınız.
Şunu teslim etmek zorundayız; tam bugün insanlar, kurumlar, iktisadi yapılar, siyasi partiler zamanın ruhuna suçüstü yakalanmışlardır. Zamanın ruhu, onları deşifre ediyor ve gerçekte kim olduklarını ortaya çıkartıyor. Tam burada şunu da söylemek istiyorum; içinde bulunduğumuz zaman -dönüşüm- şimdiye kadar insanlığı alıp sürükleyen bütün dönüşüm fırtınalarından daha kapsamlı ve kökten... İçinde bulunduğumuz bu büyük kara delikten çıktığımız zaman, hiç şüphesiz çok başka bir dünya bulacağız ve tüm eski dünyaların insanlık dışı ideolojilerini -tarihte başımıza gelmiş kötülüklerin anlatısı olarak- geride bırakacağız.
Türkiye nerede?
Buraya kadar çok soyut olduğunun farkındayım; o halde somutlayalım: Türkiye, Cumhuriyet’le birlikte, Soğuk Savaş döneminde, dışarıya dönük ve ABD’nin inşa ettiği sistemden görece bağımsız olarak, askeri gücünü, yalnız 1974’te Kıbrıs harekâtında kullandı. Bu harekâtın olduğu koşulları ve kapsamını şimdilerde olan bitenle karşılaştırdığınızda, içinde bulunduğunuz durumun derinliği hakkında biraz fikir sahibi olabiliriz.