Kıvanç Tatlıtuğ: “Tüple zıpkın avı katliamdır”
Geçen gün boyu kadar kılıç balığını zıpkınla vuran Çağatay Ulusoy’u eleştirmiştim...Üzerindeki dalış kıyafetinden hareketle tüple daldığını düşünerek...
Geçen gün boyu kadar kılıç balığını zıpkınla vuran Çağatay Ulusoy’u eleştirmiştim...
Üzerindeki dalış kıyafetinden hareketle tüple daldığını düşünerek, bunun avcıyla av arasında adil bir mücadele olmadığını yazmıştım...
Aralarında Kızıldeniz, Kaş, Saros’un da olduğu pek çok yerde dalışlar yapmış, 40 metreye kadar inişleri olan, bröveli bir dalgıcım ben...
Küveti görseler derin su sanan köşecilerin yorumlarına takılmayıp, bu işi spor olarak yapanlara kulak verelim şimdi.
Bunlardan biri Kıvanç Tatlıtuğ...
Yazımın çıktığı gün aradı, Bodrum’da Başak’la birlikte tatildeymiş...
Uzun uzun sohbet ettik.
Çağatay’ın kılıç balığını nasıl vurduğunu anlattı.
“Farklı yerlerde dalmıyorsak yüzde 99 Çağatay’la ‘buddy’ (dalış arkadaşı) olarak dalış yaparız” diye anlatmaya başladı.
Tekneleri yan yana bağlayıp çoğu zaman birlikte dalarlarmış.
Çağatay’ın balığı vurduğu yer Göcek taraflarıymış.
Kıvanç, eşi ve ailesiyle Bodrum’da olduğu için o sırada Çağatay’ın yanında değilmiş.
“Biz zıpkınla dalışı kesinlikle regülatörsüz (tüpten nefes alınan ağızlık) ve tüpsüz yapıyoruz. Çağatay da o balığı tüpsüz bir dalışla vurdu. Çünkü Çağatay da ben de tüplü zıpkın avcılığına şiddetle karşıyız.
Bu işi spor olarak gören zıpkın camiası da bu konuda çok hassastır” dedi Kıvanç Tatlıtuğ...
Hatta gösterdikleri hassasiyeti şöyle anlattı:
“Tüple dalan, ağzında regülator, elinde zıpkın olan vatandaşları Çağatay ve ben bizzat Sahil Güvenlik’i arayıp şikayet ediyoruz.
Senin de yazıda dikkat çektiğin gibi tüplü zıpkın avı tamamen bir katliamdır. Ama biz bugüne kadar bir tek gün bile tüple zıpkın avına çıkmadık...”
Av ve avcılık meselesinin başka bir tartışma konusu olduğunu da konuştuk Kıvanç’la...
Ama o “Denize nefesini tutup derine indiğin zaman o tamamen senin yeteneğine ve gücüne kalmış bir avcılık türüdür” diyor...
Benim yazımda şiddetle karşı çıktığım nokta da tüple dalıp balıklara pusu kuran, hayvanı takip edip yaşadığı kovuğunda bulup öldüren zıpkıncılardı...
Çağatay da Kıvanç da benden çok karşılarmış zaten böylelerine...
Son olarak “Sen hiç o kadar büyük balık vurdun mu?” diye sordum Kıvanç’a...
“Hayır, maksimum 15 kilo vurmuşumdur. Çağatay’ın ise şansı yaver gitmiş, vurduğu çok büyük bir balık” dedi...
Organize İşler için Kıvanç’tan ilk yorum
Kıvanç Tatlıtuğ’u yakalamışken “Organize İşler”in çekimlerinin nasıl gittiğini de sordum...
“Son 4 iş günümüz kaldı” yanıtını verdi.
Pazar günü Bodrum’dan İstanbul’a dönüyordu Kıvanç ve “Filmdeki son sahneleri bu hafta içinde tamamlıyoruz” dedi.
Aksiyon sahneleri için Kore’den gelen özel bir ekiple çalışıyorlarmış.
O sahneleri ve bazı ufak tefek sahneleri de çektikten sonra filmi tamamlayacaklarmış.
Yılmaz Erdoğan ve ekip, İstanbul çekimlerinde çok zorlanmışlar ama “Bomba gibi bir film geliyor” dedi Kıvanç Tatlıtuğ...
Gökhan gönül aldı...
Beşiktaş’ın evinde Antalyaspor’a 3-2 yenildiği maçta, Gökhan Gönül’ün sağlık görevlisini ittiği görüntüler çok tartışıldı.
Yakışıksızdı... Çirkindi...
Sahadaki mücadeleyle ilgisi olmayan, sadece işini yapmaya çalışan, Gökhan da dahil olmak üzere futbolculara yardım etmeye çalışan biri o görevli...
Gökhan, “Vurmadım, sadece sertçe iterken son anda kendimi engelledim. Vurmuş olsam dengesi bozulur, dağılırdı” dese de ne olursa olsun bu tavır içinde olmamalıydı.
Gökhan “Verdiğim bu kötü görüntü için kimse kusura bakmasın” diyerek neyse ki gönül almayı başardı...