Oldu mu Ayşe?
Bir yakınının ölüm haberini aldığın ilk an belki de beyin kendini kilitliyor...Donup kalıyorsun, öylece bakıyorsun.Evde yalnızdım, öylece bakakaldım ekrana...“Ayşe Aral vefat etmiş” yazıyor......
Bir yakınının ölüm haberini aldığın ilk an belki de beyin kendini kilitliyor...
Donup kalıyorsun, öylece bakıyorsun.
Evde yalnızdım, öylece bakakaldım ekrana...
“Ayşe Aral vefat etmiş” yazıyor... Nasıl ya? Bizim Ayşe mi? Nasıl olur? Gerçekti...
Delik olduğu 7 yaşındayken tespit edilen kalbi dayanamamıştı.
Kalbindeki ritim bozukluğu nedeniyle 10 yıl kadar önce, Ayşe’ye “güvencem” dediği kalp pili takılmıştı...
Nabız problemleri, panik atakları, sezaryenden sonra bağırsaklarının düğümlenmesi...
Kendi deyimiyle sağlıktan yana şansı yoktu...
Babası Tekin Aral’ın gazetedeki vefatını hatırlıyorum, 58 yaşındaydı Tekin Abi...
Ayşe Aral için hayatındaki en büyük iki travmadan biriydi bu. Babasına aşıktı, her zaman ne kadar özlediğini anlatır, boşluğunu hiçbir zaman dolduramazdı.
İkinci büyük travması ihanete uğrayıp, boşanmasıydı...
Daha 46 yaşında olmasına rağmen yorgun düşmüş kalbi o kadar iyiydi ki, tüm bu yaşadıklarını okurlarıyla paylaşırdı.
Mutluluğunu, mutsuzluğunu, depresyonlarını, heyecanlarını...
Okurlarına karşı olabildiğince şeffaftı, arkadaş gibi görürdü, dostluklar kurar, evinde bile ağırlardı okurlarını...
Pazartesi akşamı ansızın ayrıldı aramızdan...
Çok sevdiği babası, Tekin Abimizden uzak kalamadı daha fazla...
O kadar üzgünüz ki, siz sevdiğiniz bir yazarı kaybettiniz, Kelebek en güzel renklerinden birini...
Biz çok sevdiğimiz bir arkadaşımızı...
Babalar ve kızları...
Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda mücadele eden Kadın Basketbol Milli Takımı’mıza THY’nin hazırladığı reklam filmini gözyaşlarıyla izledim.
Türkiye-Letonya hazırlık maçı sonrasında sahaya dev bir sinema perdesi indiriliyor ve kadın basketbolcularımızın babaları konuşmaya başlıyor...
Babalar kızlarını anlatırken duygulanıyor...
Sahada ise kadın basketbolcularımız, babalarını dinlerken gözyaşları döküyor...
Filmin sonunda
kalkan perdenin arkasından babaları salonda görüyoruz, babalar ve kızları koşarak
birbirine sarılıyor...
Babalar ve kızları üzerine müthiş bir reklam filmi...
İzlediğim en güzel Babalar Günü reklamlarından biri...
Ve fonda Nilüfer’in müthiş sesi eşlik ediyor bu duygusal manzaraya;
“Büyüse de bir gün boyun, yaşın, sen hep benim kahramanımsın” diyor...
Hep söylüyorum;
Bir erkeğin başına gelebilecek en güzel şey kız evladıdır.
Bir kız babası olarak ağlayarak izledim bu reklam filmini.
Tebrik ediyorum Türk Hava Yolları’nı...
Not: Grup maçlarında 3’te 3 yapıp çeyrek finale yükselen Potanın Perileri, yarın akşam Rusya-Yunanistan maçının galibiyle yarı final için mücadele edecek...
Tuba ve sevgilisi: Bu devirde kaldı mı böyle şeyler
Bu devirde kaldı mı bunlar?
Gazeteciyi araçla takip edip, trafikte önünü kesmeler...
Silahla tehdit etmeler...
Çekilen fotoğrafı ele geçirmek için fotoğraf makinesini gasp etmeler...
Nerede yaşıyoruz? Hangi çağda kaldık?
Üstelik bunu yaptıran da bütün oyuncuların, ünlülerin gittiği Gizli Kalsın adlı mekanın işletmecisi Umut Evirgen...
Tuba Büyüküstün ve Umut Evirgen’in bir süredir aşk yaşadığı herkesin dilindeydi zaten...
Daha geçen hafta Magazin Konseyi’nde ben de söyledim, Tuba’nın işletmeci sevgilisi olduğunu... İnternet sitelerinde yazıldı bu haberler...
Siz hiç bunlar yokmuş gibi Emirgan’da Gizli Kalsın’ın önünde, yol üzerinde herkesin göreceği şekilde oturup kahvaltı edeceksin, bunu çeken arkadaşımızı da tehditle, silah göstererek, yolunu keserek gasp edeceksiniz...
Umut Evirgen’i tanımam ama Tuba’nın nasıl böyle bir olayın kahramanı olduğunu gerçekten anlamadım...
Neden engellemedi, neden bu işlerin önüne geçemedi çözemedim.
Fotoğraf makinesi gasp edildiği için fotoğrafta ne olduğunu biz de görebilmiş değiliz...
Muhtemelen Umut Evirgen tarafından silindiği için hiçbir zaman da göremeyeceğiz...
Fotoğrafı çeken muhabirimiz İsmail Bayrak’tan öğrendim, fotoğraf yok ama tarif edebilirim...
Emirgan’da 14.00’te masada karşılıklı oturmuşlar, mekanın pencereleri sonuna kadar açık olduğu için çok net görünüyorlar.
Muhtemelen geç bir kahvaltı yapıyorlar...Sohbet ediyorlar, gülüyorlar, eğleniyorlar baş başa...
İsmail bunu gördüğü anda deklanşöre basmaya başlıyor.
Fotoğrafının çekildiğini ilk anlayan Tuba Büyüküstün oluyor ve hızla kafasını diğer tarafa çeviriyor...
Bunun üzerine Umut Evirgen, “Sen kimsin, ne çekiyorsun” falan diye el-kol hareketi yapmaya başlıyor...
İsmail 6 kare fotoğraf çekip uzaklaşıyor. Daha sonra korumalar peşine takılıp makineyi gasp ediyorlar...
İsmail, “Fotoğraflar çok netti, karşılıklı oturmaları da, Tuba’nın kafasını çevirdiği anlar da... Hepsini çektim” diye anlattı o anları.
Savcılığa şikayette bulundu İsmail, hem makinesini hem de içindeki fotoğrafları alabilmek için...
Ancak öğrendiğimiz kadarıyla, Umut Evirgen’in adamları fotoğrafların tekrar yüklenemeyecek şekilde nasıl silineceğini sağa sola sorup öğrenmeye çalışmışlar...
Ne hata ama...