Yavuz Bingöl: Ben Arif Sağ gibi bağlama çalamam ama ondan daha iyi bir insanım
Önce tartışmanın başını hatırlatayım. Pazar günü Kelebek’te yayınlanan röportajımız için Arif Sağ’la konuşurken, “Bağlamanı senden sonra kime emanet edersin?” diye...
Önce tartışmanın başını hatırlatayım.
Pazar günü Kelebek’te yayınlanan röportajımız için Arif Sağ’la konuşurken, “Bağlamanı senden sonra kime emanet edersin?” diye sordum.
“Kimseye emanet etmem. Hak eden, kendi yeteneğiyle onu alır” dedi. “Kimse yok mu verecek? Yavuz Bingöl iyi bir virtüöz mesela” dedim.
Nereden bileyim lafın buraya gideceğini...
“Yavuz’u Yavuz yapan ne sanatı ne de şusu busu. Solcuyum diye ortaya çıktı, gördünüz işte solculuğunu” dedi.
Hatta “Ben mi peşinden koştum, siz koştunuz.
Senin arkadaşın. Siz onu yücelttiniz. Siz solcular peşinden koştunuz” diye de ekledi.
Röportajın çıktığı gün Yavuz aradı tabii; “Dede laf nereden bana geldi!” diye. Ben de aynen anlattım, “Dede buradan geldi” diye...
Sonra da bana bir açıklama gönderdi Yavuz.
“Noktasına, virgülüne dokunma lütfen” dediği için de, yorumu size bırakarak aynen yayınlıyorum:
“Ben hiçbir zaman virtüözlük, büyük sanatçılık vs. iddiasında bulunmadım.
Hamdolsun bize ‘Sakın ha ben oldum demeyin’ düsturu öğretildi.
Biz bu ilkeyle büyüdük.
Ne ustalara saygısızlık ederiz ne de halkı küçümseriz.
Sanatımızı icra ederiz, takdir halka aittir.
Bu milletin gönlünde bir yer edinebilirsek, bu bizim için en büyük mutluluktur, en büyük payedir.
Başkalarının takdirine de ihtiyacımız yoktur.
Öte yandan bir sanatçının hayran kitlesine ‘güruh’ demek aşağılayıcı bir tavırdır ve kem söz sahibini bağlar.
Halkçılık, solculuk, Alevilik iddiasıyla ortaya çıkıp halkı küçümsemek, onların değerlerine hafife almak tipik elitçi ve üsttenci bir bakış açısıdır.
Bizim inandığımız Anadolu irfanına ve adabına sığmaz, yakışmaz.
Son söz olarak:
Ben Arif Sağ gibi bağlama çalamam ama ondan daha iyi bir insanım.
Hem bana hem de Orhan Gencebay’a söyledikleriyle yılların birikimini tüketmiştir, çok üzücü...”
Asansör meselesi...
Bakanlık denetçileri geldi ve bizim apartman asansörünün iyileştirilmesi gerektiğini söyledi. 2 ay gibi bir süre verdiler bize.
“Ya 11 bin lira toplayıp 2 ayda yaptırın ya da mühürleriz” dediler.
2 ayda apartman o parayı toplayamadığı için mühürlendi tabii. 2 ay da öyle geçti...
En üsttekiler merdiven çıkmaktan isyan edince sonunda para toplandı ve asansör iyileştirildi. İyileştirin dedikleri; Digiturk kabloları asansör boşluğundan geçiyormuş, çatıdaki motor bölümü iyi değilmiş gibi detaylar. Tabii ben asansörcü değilim, belki de tehlikeli bir boyut bu söyledikleri.
Peki neye göre denetliyor Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bu asansörleri?
Türkiye’de toplam 477 bin asansör varmış. 356 bininin periyodik kontrolü yapılmış.
87 binine “kullanımı tehlikeli” denilmiş. (Biri de bizimki.)
121 bin asansör daha hiç denetlenmemiş.
Bakanlığın bu çalışmasını sonuna kadar destekliyorum.
Ama bu denetlenen asansörler neye göre belirleniyor, apartmanlar neye göre seçiliyor belli değil.
Bizimkinden çok daha kötü asansörü olan 10 apartman sayarım Cihangir’de mesela.
Piyango bizim apartmana çıktı diye hayıflanmıyorum ha...
Sadece çok doğru bir işe kalkılmış, hakkıyla hızlı bir şekilde tamamlansın diyorum.
Yat bakalım
Magazin tarihinde bir ilk gerçekleşti ve Seren Serengil
3 gün hapis yatıp tahliye oldu.
“Hafta
sonu tatili”
diyen var...
“Millet yıllarca yatıyor sen
3 gün yatmışsın çok mu”
diyen var...
“Şov için yatıp çıktın” diyen var...
Böyle diyenlere yapılacak tek şey var; alıp bir gece cezaevinde yatıracaksın ki işin şaka olmadığını anlasınlar.
Hep aynı 20. hafta