Yılbaşına telefonsuz girmek de güzelmiş...
Ailece Antalya’da oteldeyiz üstelik, yapacak bir şey yok dedim, operatör şirketini arayıp numaramı eşime yönlendirdim, kaldırdım kendi telefonumu...31 Aralık gecesi de dahil olmak üzere 3 gündür cep telefonsuz...
Ailece Antalya’da oteldeyiz üstelik, yapacak bir şey yok dedim, operatör şirketini arayıp numaramı eşime yönlendirdim, kaldırdım kendi telefonumu...
31 Aralık gecesi de dahil olmak üzere 3 gündür cep telefonsuz yaşıyorum...
Yeni yıla nasıl girersen öyle gidermiş ya, 2018 de benim için cep telefonunu az kullandığım bir yıl olacak herhalde.
Çünkü hiç fena bir şey değilmiş yılbaşına cep telefonsuz girmek...
Nasıl oluyor telefon olmadan, söyleyeyim:
◊ Instagram’da kim nerede ne yapmış diye bakmadım, kimin nerede ne yaptığıyla ilgilenmek yerine kendim eğlendim...
◊ Tek bir kare fotoğraf çekmedim, fotoğraf çekmek yerine başka cep telefonlarına poz verdim...
◊ WhatsApp’ın ne çok zamanımızı çaldığını öğrendim. Gruplarda dönen geyiklerden, olur olmaz mesajlardan, işten güçten hiç haberdar olmadım...
◊ Yılbaşı kutlaması için gelen hiçbir mesajı görmedim, haliyle kimseye geri dönemedim... Tavsiye ederim, bu da ayrı bir lüksmüş...
◊ Instagram’a sadece bir deniz fotoğrafı koyabildim, başka da tek bir paylaşım yapamadım...
Peki şikayetçi miyim tüm bunlardan?
Asla değilim...
Yeni yıla cep telefonsuz girmek de, üç gün boyunca telefonu ele almamak da çok güzelmiş...
Hatta bir ara hiç telefon kullanmasam da işlerimi maille yürütsem mi diye düşünmeye başladım.
Ama şu an şirketten yetkili arkadaş geldi, bu saltanat az sonra bitecek...
Hangisi güzel...
Burası Ürgüp çarşı içi...
Fotoğrafları Kapadokya’ya yılbaşı tatili için giden arkadaşım çekti...
Sol taraftaki Ürgüp Çarşı’nın eski hali...
Dükkanların üzerinde tente var, asma dalları sarmış etrafı, çarşıda otantik bir hava esiyor, daha doğal, Ürgüp’ün dokusuna uygun...
Sağdaki ise çarşının yenilenmiş hali...
Ürgüp Belediyesi dükkanların bu halini beğenmemiş, modernleşeceğiz, güzelleşeceğiz diye Çarşı’ya girişmiş...
Ortaya bu manzara çıkmış...
Belediye dükkanların üzerini camekandan gölgelik yapmış, kapılarını tek tip hale dönüştürmüş...
Ürgüp Çarşı’nın yerel dokusu gitmiş, her yerde görebileceğimiz bir sokak çıkmış ortaya...
Mayıs ayında başlayan bu değişim projesiyle durum bu hale gelmiş...
Eğer bu beğenilirse, hemen bu sokağın yanında bulunan eski sokağı da bu hale getirecekmiş belediye...
Beğenilmezse oraya dokunmayacakmış.
Peki mahvedilen ilk sokak ne olacak, eski haline mi dönecek?
Aslında Ürgüp Çarşı’nın yeni hali şehirlerimiz gibi olmuş...
Modernleşeceğiz, yeni binalar dikeceğiz, güzelleşeceğiz derken göz çıkarmışız...
Özkök’ü Instagram merakı yaktı...
Bacağını kırdığını öğrendiğim an aradım Ertuğrul Özkök’ü, geçmiş olsun demek için...
Dün köşesinde yazdığı şekilde anlattı bana da bacağının kırılmasını.
Kai Diekmann, Instagram sayfasında evine yeni gelen kedinin fotoğrafını paylaşmış...
Özkök de, evine gelen 4’üncü kedinin fotoğrafını çekip Diekmann’a göndermek isterken bacağını kırmış.
Arada Instagram sayfasında kedilerinin fotoğraflarını paylaşıyor Özkök...
Eve gelen Tarçın’ın fotoğrafını da elbette sadece Kai’ye göndermeyecekti.
Hepimizle paylaşacaktı...
Hatta köşesinde yazacaktı...
Bunun için de Tarçın’ın en güzel karesini çekmeye çalıştı.
Zaten kendisi de söylüyor, üç kare çektiğini ama Tarçın’ın hep kameraya atladığını...
Üçüncüde ayağını kırmış işte.
Özkök’ün sayfada iyi bir kare fotoğrafı ne kadar önemsediğini bilen bilir...
Onun için de her olayda en iyi kareyi çekmeye, çektirmeye çalışır.
Aydın’da zeybek oynarken de, Meksika’da gitar çalarken de öyledir.
Tarçın’ın fotoğrafını çekerken de eminim öyleydi...
İşte Instagram merakı ve bu mükemmeliyetçi tutkusu yaktı Özkök’ün başını...
Bu da önümüzdeki bir-iki ay bolca kırık bacak/alçı hikayesi dinleyeceğiz demektir...