AKP’de kongre seremonisi
AKP olağanüstü kongresi, Türkiye’de darbelerle ve ara dönemle önü kesilen ve bir türlü demokratikleşemeyen siyasetin zaafiyetini ve amansız illetini bir defa daha ortaya koyduÖncelikle Kongre Divan Başkanı...
AKP olağanüstü kongresi, Türkiye’de darbelerle ve ara dönemle önü kesilen ve bir türlü demokratikleşemeyen siyasetin zaafiyetini ve amansız illetini bir defa daha ortaya koydu
Öncelikle Kongre Divan Başkanı Bozdağ’ın, daha baştan “Bu partinin tek lideri var. AK Parti, ‘Tayyip’in partisidir,’ var oldukça da ‘Tayyip’in partisi’ olmaya devam edecektir” deyip, “Sayın Cumhurbaşkanım, yolun, yolumuzdur, davan, davamızdır, hedeflerin, hedeflerimizdir” cümlesiyle parti adına bağlığı bildirip temennalarını göndermesi, partinin kaderinin Erdoğan’a endekslendiğinin açıkça tesciliydi.
Dahası bu söz, “Partinin Genel Başkanı ve lideri benim, Erdoğan ‘efsane lider” sözünü sarf eden Davutoğlu’nun neden tasfiye edildiğinin ipuçlarını da veriyordu.
ASIL MİSYON
Davutoğlu’nun bir “Saray darbesi”yle çekilmeye zorlanarak, belağati zayıf Yıldırım’ın tercih edilmesinin birçok sebebi var.
Bunların başında, “fiilî durum” emr-i vakisiyle “başkanlık sistemi”nin dayatılması geliyor. Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak kongreye gönderdiği ve 5.5 dakika ayakta dinlenilen “mesajı”nda “partili cumhurbaşkanı” fiilî durumunu ilân etti; “Önmüzdeki dönem Cumhurbaşkanı ile siyasî kadrosu arasındaki çarpıklığın giderilmesi” çağrısıyla yeni başbakana ve hükûmete “bu görevi” verdi.
Ve “siyaset gömleğini mevki için, makam için değil, millete hizmet için giydik” diyen Yıldırım çoktandır kırılma işâretleri veren ekonomi, çıkmaza giren AB ile ilişkiler, iflâs eden dış politika, Türkiye’nin yanıbaşındaki Suriye meselesi gibi ülkenin devasa sorunlarından hiç bahsetmeyerek ya da bir iki cümle ile değinerek, kendisinin, hükûmetinin ve partisinin “asıl misyonu”nun “Erdoğan’ı başkanlığa taşımak” olduğu sözünü verdi.
Görünen o ki, yeni Başbakanın görevi, 13 senedir AKP ktidarının tepe tepe kullandığı, darbe lideri Evren için hazırlanan 12 Eylül “darbe anayasası”nı tasfiye edip insan haklarına, hukuk devletine, temel hak ve hürriyetlere dayanan demokratik bir anayasa yapmak değil, Cumhurbaşkanı’nın zaten hiçbir demokratik ülkede olmayan mevcut yetkilerini koruyarak, hatta daha da arttırarak “başkanlık” sistemini getirmek.