Anarşi ve kaos doğurur
OHAL ilânından bu yana geçen 17 ayda, millî irâdenin temsilcisi Meclis’te sadece 5’i görüşülüp yasalaşan 30 KHK ile 369 yasanın 1125 maddesinde yapılan değişikliklerle demokratik hukuk devleti ifnâ...
OHAL ilânından bu yana geçen 17 ayda, millî irâdenin temsilcisi Meclis’te sadece 5’i görüşülüp yasalaşan 30 KHK ile 369 yasanın 1125 maddesinde yapılan değişikliklerle demokratik hukuk devleti ifnâ edilip hukuk dışı bir “OHAL mevzuatı” oluşturuldu.
Hiçbir yargı kararına dayanmadan kamu çalışanlarına, STK’lara, gazetecilere, akademisyenlere, medyaya, iş dünyasına, şirketlere ve belediyelere hukuksuz emrivakiler dayatıldı.
Bu cümleden olarak KHK ile sivil kişilerin “teröre müdahale” gerekçesiyle yapacakları her türlü eylemden “sorumsuz” tutulmaları tam bir vahamet. Hukukçuların tesbitiyle “Türkiye’ye kurulmuş büyük bir tuzak.”
“Darbeci” ya da “darbeye destek” algısıyla kaba kuvvet ve saldırının “yasal” gösterilmesinin hiçbir demokratik hukuk devletinde olmayacağını nazara veren hukukçular, bu durumun Türkiye’yi “silâhını kapan” fanatikleri “hedef” gösterilen vatandaşlara saldırmaya cüretlendireceği ve kardeş kavgasını körükleyeceği endişesini iletiyorlar.
YAZILI KHK’YA “SÖZLÜ SINIRLAMA” GARABETİ
Zira bu durum, “kamu gücünün, güvenlik güçlerinin, askerin, polisin yetersiz kaldığı ve kalacağı” anlamının yanı sıra, devletin meşrû güçlerinin dışında kendilerini “devlet” yerine koyan şımarık ve had bilmez “fanatik çeteler”i doğurur. İçte ve dışta menhus mihrakların “suçlu” ilân ettiklerini sözde “yargılayıp” infaz ettirecekleri bir kargaşa türetir.
Bunun içindir ki, 11. Cumhurbaşkanı Gül, “Hukuk diliyle bağdaşmayan muğlaklık, hukuk devleti anlayışı açısından kaygı vericidir” eleştiri ve uyarısında bulunuyor. İktidar medyasında bile, KHK’ların hukuk sistemini artık zehirlediği belirtiliyor. “Hükümet, Bahçeli’nin hamaset dolu, ayrıştırıcı üslûbuna değil, sağduyuya, ortak akıl ve hukuka kulak vermeli” çağrıları yapılıyor.
Tepeden tâlimatlarla apar topar çıkarılan KHK’ların, hukuk sistemini, adâlet terâzisini, toplumsal barışı, Meclis’in kanun yapma hasiyetini ve ortak adâlet duygusunu bozduğu ikazları yapılıyor. Yazılı KHK’lara “sözlü sınırlama” garabetinin hiçbir teminatının olmadığı vurgulanıyor.