“Hükûmet ele bakar, kalbe bakmaz”
Bir yığın istifhamlı kanlı “darbe girişimi” karmaşasında cuntacılar, tetikçi ve azmettiriciler henüz tam tesbit edilmemişken, “darbeci” diye derdest edilenlerin mâsum, “suçsuz”...
Bir yığın istifhamlı kanlı “darbe girişimi” karmaşasında cuntacılar, tetikçi ve azmettiriciler henüz tam tesbit edilmemişken, “darbeci” diye derdest edilenlerin mâsum, “suçsuz” görünenlerin darbeci çıktığı karambolda, kamudaki dev tasfiye operasyonu yeni haksızlık ve zulümlere teşne.
Cumhurbaşkanı’nın ifâdesiyle 10 bin 500’den fazla kişi gözaltına alınmış. 103’u general, çeşitli rütbelerde 4 binden fazla asker ve emniyet mensubu tutuklanmış.
Özetle bu vartada tasfiyenin en büyüğü Milli Eğitim’de olmuş. Resmî açıklamalarla merkez ve taşrada 15 bin 200 personel açığa alınmış. Bakanlığa bağlı özel eğitim kurumlarında kayyuma devredilen 250’ye yakın okulun dışında 800’e yakın özel okul kapatılmış. 138 bin öğrencinin ders gördüğü bu okullarda 21 bin öğretmenin ruhsatları iptal edilmiş.
İçişleri’nde 1’i il valisi, 29’u merkez valisi, 52 mülkiye müfettişi, 16 hukuk müşaviri, genel müdür ve daire başkanlarının da bulunduğu merkez ve taşra teşkilatlarında görevli 246 mülki yönetim amiri, 7 bin 899 Emniyet, 614 Jandarma ve aralarında Sahil Güvenlik Komutanı’nın da bulunduğu 18 Sahil Güvenlikçi olmak üzere 8 bin 777 personelin görevden uzaklaştırılmasıyla sayı 10 bini aşmış.
Anayasa Mahkemesi, HSYK ve yüksek yargı üyeleri başta olmak üzere yargıda 3 bin, Maliye’de 1500, Başbakanlıkta 257 kişinin açığa alındığı açıklanırken, bir çok bakanlıkta, Diyanet’te, YÖK’te, üniversitelerde rektörlerin ve öğretim üyelerinin tutuklanması, dekanların istifasıyla MİT’ten, Meclis üst yönetimi ve birimlerinden, EPDK’dan BDKK’ya yüzlerce kurumda kamu görevlilerine el çektirilmiş
HİÇBİR MEŞRUİYETİ OLAMAZ…
Görünen o ki, daha önce “paralel devletle mücadele” paravanında özellikle Emniyette 40 bine varan sürgün ve ihraçlar, yargıda yüzlerce savcı ve hâkimin mesleklerinden atılmaları yetmemiş; kamuda 60 bine varan personel işinden edilip mağduriyete duçar edilmiş; 6 bin asker, 9 bin polis gözaltına alınmış.
Tesbit şu ki, kamuda gözaltı ve ihraç dalgası, hükûmete Kanun Hükmünde Kararnâmelerle Meclis’i devre dışı bıraktıran Olağanüstü Hal’in ilânıyla daha da genişleyerek yaygınlaştırılacak.
Bundandır ki, çok yönüyle muammalarla muallel “darbe teşebbüsü” soruşturması” ve “darbe ile mücadele” bahanesiyle hukuksuzlukların artmasından endişe ediliyor.
Şurası açık bir gerçek ki, hunhar câniyane darbe kalkışmasında bulunanlar, elbette idarî ve adlî soruşturma ve yargılamalarla en ağır biçimde cezâlandırılmalı. Ancak hukuk çerçevesi aşılarak sadece düşüncelerinden dolayı insanların itham edilmesinin hiçbir meşruiyeti olamaz.
Sırf “bir câmianın görüşlerini benimsiyor” diye en ufak bir yasa dışılığa bulaşmamış kamu görevlilerinin işinden edilmesi, alanlarında uzmanlaşmış emniyet mensuplarının, ihtisas sahibi başarılı öğretmenlerin, deneyimli bürokratların ve memurların peşinen töhmet altında bırakılmasının, hele hak kazandıkları ve hayatlarını verdikleri mesleklerinden ihraçlarının hiçbir mâkuliyeti ve mesnedi yoktur.
Sormak lâzım; başta AKP’liler çocuklarını sözkonusu câmianın okullarına, yurtlarına kaydetmek için yarışmadılar mı? Başbakan olarak “Ne istediler de vermedik!” diyen Cumhurbaşkanı’nın “Elimizden gelen desteği verdik” ikrarı, siyasî iktidarın bu “yapı”ya desteğinin itirafı değil mi?
“HİKMET-İ HÜKÛMET, KANUN-U SİYASET, DÜSTUR-U ADÂLET”
Bu açıdan, çocuklarını okullarında okutmuş, yurtlarında kalmış, burs verip maddî ve mânevî yardım ve destek vermiş ve hizmetlerinde bulunmuş vatandaşların bu “yapı”ya yakınlıkları ve sempatilerinden dolayı toptan “suçlanması”yla yargısız infaz hiçbir hukuka, insafa ve iz’ana sığmaz.
Kısacası, devam eden operasyon dalgalarında mevzubahis “yapı”yla hiçbir ilgisi olmayan onbinlerin “listelendiği” soruşturmaların topyekûn kıyımla “cadı avı”na dönüşmesi, Bediüzzaman’ın ikazıyla “cânilerin cinâyetlerini kendilerine münhasır bırakmayıp mâsumları da yakar.”