“İhbarcılık” ve “darbe fırsatçılığı”na karşı
Her ne kadar ayyuka çıkan mağduriyetlere karşı iktidar cânibinde “Asılsız ihbarlarla işi karıştıran, mâsumları ‘suçlu’ gösteren jurnalcilik”ten yakınılsa da, ileri...
Her ne kadar ayyuka çıkan mağduriyetlere karşı iktidar cânibinde “Asılsız ihbarlarla işi karıştıran, mâsumları ‘suçlu’ gösteren jurnalcilik”ten yakınılsa da, ileri sürülen “kriterler”in ne denli istismara ve çarpıtmalara teşne olduğu ortada.
Aslında Başbakan’ın “isimsiz – imzasız ihbarlardan yakınması, iktidar partisi Genel Başkan Yardımcısının “Doğru karinelere göre olmasına özen gösteriyoruz, lâkin biri isimsiz mektupla ihbar yapıyor, ‘Şunlar bunlar FETÖ’cü’ diye araştırıyorsun alâkası yok; ‘fırsat bu fırsat’ deyip, işi karıştıranlar var, onları cezâlandırmak gerek” tepkisi, ihbarcılıkla düşülen vartanın ikrarı.
Keza asılsız uyduruk ihbarların da büyük bir suç olduğunu, yapanların büyük bedel ödeyeceğini ifade eden iktidar partisi yetkililerinin jurnalcilikten şikâyetleri, Türkiye’nin ne denli bir çıkmaz ve kargaşaya sürüklendiğini ortaya koyuyor.
15 Temmuz’dan sonra kocasını ihbar eden eşin, tartıştığı komşusunu “FETÖ’cü” diye jurnalleyen komşunun yaptığı asılsız ihbarlarla sadece Ankara’da Emniyete 40 bin ihbarın gelmesi, Türkiye’nin nasıl bir anafora sürüklendiğini ortaya koyuyor.