İrfan temelli çözüm
Bediüzzaman, geçen asrın başlarında “cehâlet, zarûret (fakirlik), keşmekeş ve dahilî ihtilâf” olarak teşhis ettiği üç düşmana karşı, “mârifet (eğitim), sanat (sanayi)...
Bediüzzaman, geçen asrın başlarında “cehâlet, zarûret (fakirlik), keşmekeş ve dahilî ihtilâf” olarak teşhis ettiği üç düşmana karşı, “mârifet (eğitim), sanat (sanayi) ve ittifak silâhıyla cihad”la birlik ve bütünlüğün “din, nâmus ve gayret lisânıyla muhâfazası”nı istiyor.
Bugün “millî birlik projesi” olarak ifâde edilen “millet ve vatan birliği”nin esaslarını “üç kıymettar cevher” diye nitelendiriyor; birincisini “ittihad-ı millî”, ikincisini “sa’yi insanî (insanî hizmet ve emek)” ve “üçüncüsünü de muhabbet-i millî” olarak sıralıyor. (a.g.e., 34-5)
Daha Osmanlı devrinde, “Kürtlerin kendilerini göstermesi”nin yolunun, maddî ve mânevî kalkınmanın esası olan “serbesti-i inkişaf”la, demokrasi ve özgürlüklerin gelişmesi ve öncelikle “maarif”le/eğitimle olacağını bildiriyor. Ancak mânevî ilimlere ilâveten, “ulum-u diniye (din ilimleri) ile birlikte fünûn-u lâzıme-i medeniyeti (medeniyet için gerekli müsbet ilimleri), maarif-i cedideyi (yeni fenleri) bölgede okutacak çağdaş eğitim kurumlarının gereğini ısrarla ifâde ediyor…
YEGÂNE TESİRLİ ÇÂRE…
Ardından Cumhuriyet döneminde “Batılılaşmak” bahanesiyle “an’ane-i İslâmiyenin bırakılması ve lâdinî (din dışı) bir tercih yapılmasının millet, vatan selâmetini tehdit edecek büyük tehlikelerin baş göstermesine sebebiyet verdiğini açıklayan Bediüzzaman, müsbet ilimlerin yanısıra dinî ilimlerin okutulmasının, milletin birliği ve ülkenin bütünlüğü için gerekli olduğunu idârecilere her fırsatta izâh ediyor. (Münâzârat, 127; Emirdağ Lâhikası, 439)
İslâm dünyasını ve Osmanlıyı zaafa uğratan ırkçılık ve tefrika ifsadına karşı, vatanın ve milletin maddî ve mânevî kalkınma ile birlik ve bütünlüğünün böyle sağlanacağını belirtiyor.
Kasım 1922’de geldiği Ankara’da Birinci Meclis’in gündemine getirdiği, “Kayseri Meb’ûsu Âlim Efendi ile 166 refîkinin (arkadaşının), Van’da ‘Medresetü’z-zehrâ’ nâmında bir medrese (üniversite) küşâdına (kurulmasına) dâir” 21.2.1339 (1923) târihli Büyük Millet Meclisi Zabıt Cerîdesi”nde yer alan “layiha (kanun teklifi)” “gerekçe”si, günümüzdeki “Güneydoğu meselesi”ne de esaslı çâreleri hulâsa ediyor.
“TBMM Zabıt Ceridesi, cilt 20, 18. içtima, 2 Kânunuevvel 1341 Çarşamba” kayıtlı Meclis zabıtlarında yer alan layihada, Birinci Dünya Savaşından) evvel Kosova Medresesine tahsis olunan yirmibin altın liradan onyedi bin altının Van’da yapılacak “Medreset’üz-Zehrâ” isimli İslâmî ilimler üniversitesine tahsis edildiği; Van Valisi Tahsin Bey ve aşiretlerin teşebbüsü ile temelinin atıldığı, aşiretlerin verdiği taahhütler hatırlatılıyor.
Devamında “O vakitte öyle bir müesseseyi gerektiren sebepler bir ise, şimdi ondur. İçteki cehâletle beraber ahlâk ve dinî esasları ifsad eden sebepler çoğalıp halkı fevzaya/kargaşalığa, anarşiye sevk etmiştir. O nâzik mevkide (bölgede) -ve öyle bir kavimde ki her şeyi din nokta-i nazarından muhâkeme eder. Esasat-ı diniyeyi i’lâ (yücelten) ve takviye eden böyle bir müesseseden başka hiçbir tedbir ciddî semere (netice) vermez; verse de muvakkattır (geçicidir)” izâhıyla, bölgedeki cehâlete, halkı ahlâksızlık ve kargaşaya sevk eden etkilere karşı yegâne tedbirin eğitimle dini ve ahlâkı takviye etmek olduğu belirtililor.
“MÜLK VE MİLLETİN SELÂMETİ…”