Karar adım adım geldi
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin (AKPM) Türkiye’yi 13 yıl sonra yeniden siyasi denetime alması Ankara’da kınanıyor. Lâkin karara neyin sebebiyet verdiği karambole getirilerek yine kamuoyu yanıltılıyor.Aslında kuruluş...
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin (AKPM) Türkiye’yi 13 yıl sonra yeniden siyasi denetime alması Ankara’da kınanıyor. Lâkin karara neyin sebebiyet verdiği karambole getirilerek yine kamuoyu yanıltılıyor.
Aslında kuruluş amacı “insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü desteklemek” olarak tanımlanan Avrupa Konseyi’nin yürütme kolu olan 47 ülkeden 324 temsilcinin bulunduğu AKPM’nin kararında öncelikle Türkiye’nin 15 Temmuz “darbe girişimi”nden sonra ilân edilen ve üç kez uzatılan olağanüstü hal (OHAL) rejiminde dayatılan haksızlıklar ve hukuksuzluklar eleştirilerek, demokratik kurumların işleyişinin bozulduğu belirtilmesi vakıayı ortaya koyuyor.
Kararda OHAL’in mümkün olan en kısa zamanda kaldırılmasının istenmesi, YSK’nın “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” halkoylaması ile ilgili bütün itirazları tam anlamıyla incelemesinin istenmesi ve Türkiye ile işbirliğin sürmesi için bu önerilerin yerine getirilmesi gereğinin vurgulanması, AB ile ilişkileri tahrip eden nedenlerin iç kamuoyunda da çokça tartışılan konular olduğunu ortaya çıkarıyor.
İKAZ VE ÇAĞRILARA TEPKİ
Gelinen noktada raporun içeriğini tartışmak yerine, Dışişleri Bakanlığı, “Stratejik vizyondan yoksun basiretsiz bir tutum ve terör örgütlerine hizmet edecek” açıklaması yapıyor. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, “Bu siyasi bir operasyondur” diye kesip atıyor. Cumhurbaşkanı, “‘Karar tamamen siyasi, tanımıyoruz; AB, 3-5 sene daha bu işi sallarsa halka gideriz” diyor. Türkiye’nin yarım asrı aşkın emeği hebâ edilip “AB projesi”ni toptan tasfiye sinyalleri tekrarlanıyor.
Oysa söz konusu kararın göz göre göre geldiği ortada. Zira son dönemde bütün uyarılara rağmen her fırsatta AB’ye veryansın edildi. “AB içindeki AB düşmanları”yla “içteki AB karşıtları”nın karşılıklı agresif atışmaları bilerek alevlendirildi. Türkiye’nin AB yolu kesilmeye çalışıldı
AB’nin dikkat çektiği hususları nazara alıp incelemek, temkinle ilişkileri onarıp geliştirerek ilerletmek yerine, özellikle referandum sürecinde meydanlarda halka karşı sık sık “16 Nisan’dan sonra AB ile ilişkiler gözden geçirilecek!” diye meydan okundu.
Avrupa Parlamentosu’nun (AP), insan hakları ve hukukun üstünlüğünü hiçe sayan OHAL KHK’larıyla yüz binlerce vatandaşın savunmasız - yargısız ihracı ve tutuklanması, binlerce özel okul, yurt, sağlık kuruluşu, vakıf, dernek ve işyerinin kapatılıp devletçe el konulmasına yönelik eleştirilerine tahkirlerle cevap verildi.
TÜRKİYE AB’DEN UZAKLAŞTIRILIYOR
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) açılacak dâvâlardan ve tazminatlarından toptan “kurtulmak” hesâbıyla, AB mahfillerinden gelen en samimi çağrılar bile kulak ardı edildi.
Tek kişilik “cumhur-başkanlığı hükümet sistemi”yle Meclis’in yasama ve denetim işlevinin kısıtlanmasına; yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve hakim teminatının ortadan kaldırılmasına tam gaz devam edildi.
Referandum kampanyasının eşit ve âdil olmadığına, iktidarın devlet imkânlarını hoyratça kullandığına dair uyarılara binbir tezyif ve kışkırtmayla karşılık verildi.
En son Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı’nın (AGİK) referandum raporu tesbitlerine Ankara’dakiler “OHAL’in referandum sürecine olumsuz etkisi olmadığını” ileri sürdüler. “AGİT gözlem misyonunun mülâhazalarının Türkiye açısından bir geçerliliği olmayacak” açıklamalarıyla AB ile ilişkilerin kopmasını âdeta ateşlediler.