Menfî hareketlerle mücadele etti
BEDİÜZZAMAN’IN VATANPERVERLİĞİ - 12Bediüzzaman Osmanlı’nın son devrinde, talebeleriyle ve fedâileriyle Doğu Milis Teşkilâtı’nı kurup Erzurum-Pasinler ile Van-Bitlis cephesinde Gönüllü Alay...
BEDİÜZZAMAN’IN VATANPERVERLİĞİ - 12
Bediüzzaman Osmanlı’nın son devrinde, talebeleriyle ve fedâileriyle Doğu Milis Teşkilâtı’nı kurup Erzurum-Pasinler ile Van-Bitlis cephesinde Gönüllü Alay Kumandanı olarak Ruslara ve işbirlikçileri Ermenilerle savaşmakla, Harekât-ı Milliyede İngiliz ve Yunan işgalcilerine karşı Hutuvât-ı Sitte eserini neşredip dağıtmakla, aley- teki “fetva”ya mukabil Kuvayı Milliyeyi destekleyen “cihad fetvası”nı ilânla kalmadı; her dönemde vatanın ve milletin birlik ve bütünlüğünü savundu.
Öncelikle Osmanlının çözülüşüne çâreler aranırken, Sultan Abdülhamid’in yeğeni Prens Sabahattin Bey’in “adem-i merkeziyet” teklifine verdiği “hakikatli cevap”ta, “adem-i merkeziyet”in Birinci Dünya Savaşı’nda görüldüğü gibi ecnebilerin parmak karıştırmalarıyla tefrikayı azdırarak bölünüp parçalanmaya sebebiyet vereceğini bildirdi.
“Adem-i merkeziyet’in Osmanlılığı ve meşrûtiyetteki hürriyet perdesini yırtıp “muhtariyet”e, sonra “istiklâliyete (bağımsızlığa)”, peşinden de tavâif-i mülûk”la “eyâlet / federasyon”la ülkenin devletçiklere parçalanmasına sebebiyet vereceğini” beyân etti. (Eski Said Dönemi Eserleri, 109)
“NETİCESİZ BİTLİS HADİSESİ” İKAZI
Akabinde 1914 Nisanı’nda Van Valisi Tahsin Bey ve Bitlis Valisi Mustafa Abdulhalık (Renda) ile beraber, Birinci Harb-i umumi arefesinde bölgedeki bazı paşaların gayrı meşrû hareketlerine kızarak isyana kalkışan Hizanlı Şeyh Selim’in başını çektiği “Bitlis hadisesi”nin yayılmaması, mahalli ve tesirsiz kalması için azâmî gayret sarfedip, muvaffak oldu. (Abdülkadir Badıllı, B. S. N.’nin Mufassal Tarihçe-i Hayatı, c. 1, 367; Molla Abdulmecid Nursî Hatıra defteri, 44; Necmeddin Şahiner, Bilinmeyen Taraflarıyla B. S. N., 163)
Bu hâdiseyi eserlerinde şöyle kaydeder: “Eski Harb-i Umumîden biraz evvel, ben Van’da iken, bazı dindar ve müttakî zatlar yanıma geldiler. Dediler ki: ‘Bazı kumandanlarda dinsizlik oluyor. Gel, bize iştirak et. Biz bu reislere isyan edeceğiz. ‘Ben de dedim: “O fenalıklar ve o dinsizlikler, o gibi kumandanlara mahsustur. Ordu onunla mes’ul olmaz. Bu Osmanlı ordusunda belki yüz bin evliya var. Ben bu orduya karşı kılıç çekmem ve size iştirak etmem.’ O zatlar benden ayrıldılar, kılıç çektiler; neticesiz Bitlis hâdisesi vücuda geldi. Az zaman sonra, Harb-i Umumî patladı. O ordu, din nâmına iştirak etti, cihada girdi, o ordudan yüz bin şehitler evliya mertebesine çıkıp beni o dâvâmda tasdik edip kanlarıyla velâyet fermanlarını imzaladılar.” (Şuâlar, 315)