“Suriye’nin politikası”nın garabetleri
GÜNDEM “Baskın seçim” Türkiye’nin gerçek gündemini altüst etse de, ABD-İngiltere ve Fransa’nın Müslüman komşu Suriye’yi bombalamasını Ankara’nın “yerinde, gerekli” ve...
GÜNDEM
“Baskın seçim” Türkiye’nin gerçek gündemini altüst etse de, ABD-İngiltere ve Fransa’nın Müslüman komşu Suriye’yi bombalamasını Ankara’nın “yerinde, gerekli” ve hatta “geç kalındığı” hayıflanması garabetitartışmaları devam ediyor.
Bunların başında, bir yandan NATO Genel Sekreteri’nin ifâdesiyle, küresel güçlerin Suriye saldırısına “güçlü destek veren” Cumhurbaşkanı’nın, diğer yandan “Katliâmın daniskasını yaptılar; Ey Fransa! Cezayir’de beş milyon insan katlettin!” diye yüklenmesi geliyor. Keza daha ilk günde, “Operasyonu doğru buluyoruz” sözleriyle bombardımana arka çıkarken, iç kamuoyuna, “Barış, barış, barış’; Gel vur burayı, ondan sonra ‘barış’ de” diye konuşması; “Biz diyoruz ki, gelin dünyada yeni bir barışın temelini atalım, bu ülkeleri rastgele bombalamasınlar” çıkışı bir diğer çelişki olarak açığa çıkıyor.
Özetle, halka karşı, Suriye’yi bombalayan küresel güçleri, “Kan kokusu almış köpek balıkları gibi binlerce kilometre öteden koşup gelen ülkeler” olarak kınarken, sözkonusu “kan kokusu almış köpek balıkları”nın okyanuslar ötesinden gelip İslâm coğrafyasını bombalamalarını “doğru bulması” garabeti bir defa daha kayıtlara geçiyor.
SORMAK LAZIM
“İnsanlığın vicdanı” küresel işgalcilere mi kalmış?
Bilindiği gibi, daha Suriye’deki “kimyasal saldırı” iddiasının doğruluğu ve kimin yaptığı araştırılmadan, Dışişleri’nin, saldırıdan birkaç saat sonra tıpkı Trump gibi alelâcele “kimyasal silâh saldırısını kesin olarak Şam yönetimin yaptığı yönünde güçlü şüphe” açıklamasıyla arka çıkıp, bombalamasının “tüm insanlığın vicdanına tercüman olduğu”nu duyurdu.
Sormak lâzım; Bakanlık, hiçbir delil olmadan hangi vicdanla bir ülkenin bombalanmasını olumlayıp, “çoktan müdahale edilmeliydi” fütursuzluğunu sergiliyor?
Madem “güçlü şüphe var”, neden “BM Kimyasal Silâhları Önleme Komitesi’ni incelemesi beklenmedi de gece yarısı apar topar bombaladılar?” sorusunun cevabı aranmıyor.
Sahi, kadınları, yaşlıları, çocukları, bebekleri katleden zâlim sömürgeci emperyaller mi “tüm insanlığın vicdanı”na “tercüman” olmuş?