‘Cepten yediğimiz’ Cumhuriyetimiz ve dünya
Türkiye’de olanca kusurlarıyla, sağıyla-soluyla çoğulcu demokratik parlamenter sistemin epeydir altını oymakta olan karşıdevrim süreci, bir sene önceki tartışmalı referandumun tamamlayıcısı...
Türkiye’de olanca kusurlarıyla, sağıyla-soluyla çoğulcu demokratik parlamenter sistemin epeydir altını oymakta olan karşıdevrim süreci, bir sene önceki tartışmalı referandumun tamamlayıcısı baskın seçimle, de facto ‘tek reis’ rejimine dönüştü. ‘Yeni Türkiye’ başlığı altında güya koalisyonlara geçit vermemek iddiasıyla tesis edilmiş ‘Türk tipi’ reislik rejiminde, AKP-MHP koalisyonuyla yönetileceğiz.
Ekonomik kriz altında IMF’li yahut ‘IMF’siz IMF’li ekonomi politikalarının pranga cezalısı olmaya yazgılıyız. Kaynakları küreselleşmeyle yağmalanmakta olan memleketimizde, hesap verme mekanizmaları da parlamenter sistemle birlikte neredeyse tümden gömülmüş durumda.
Memleketin ‘tek reis’ rejiminin neo-Osmanlı ideolojik zemini üzerinde ‘emperyalistlerle emperyalistçilik oynama’ temelli dış ilişkilerinin çok daha büyük güvenlik risklerini devreye sokacağı bir sürece girdik. Komşu ülkenin toprağında, müttefik ABD ile birlikte aleni ilhak politikaları yürütenlerin, icraatlarını marifet addedilen keskin üslup yüzünden ülke içinde ‘antiemperyalizm’ başlığıyla sunmaları karşısında şaşırmaktan artık vazgeçtik.
Neoliberal müdahaleci/küreselleşmeci/emperyalist dünyanın siyasal İslamcılıktan demokrasi devşirme projesinin deneme tahtasıyız. Ve meseleyi Batı’daki eşlikçileriyle birlikte ‘demokrasi sadece İslamcılar sisteme katılırsa gelir’ analizleriyle çözümleyiverenleri görüp asabileşiyoruz. Tunus’un İslamcılar sayesinde ‘demokratikleştiği’ hayallerini yansıtanlar görüyor, ‘beyinleri daha küçük ve üreme organları zarar görür’ diye kadınları otomobil direksiyonuna geçirmeyen Suudi aklına uzanan emsalleştirmeleri sineye çekiyoruz. 95 sene önceki Aydınlanma devrimini hor görmekten bıkmayan liberal aydınlarımızın, Suudi arkaik monarşisinin kadınlara bu hakkı tanımasını ‘...