Venezüella’yı ‘yakanlar’...
Çarşamba yazısında bıraktığımız yerden devam... Brezilya’da küresel sermaye ile geleneksel yerli elitlerin İşçi Partisi’nin ‘mutabakatçı sol’ hükümetine yönelik...
Çarşamba yazısında bıraktığımız yerden devam...
Brezilya’da küresel sermaye ile geleneksel yerli elitlerin İşçi Partisi’nin ‘mutabakatçı sol’ hükümetine yönelik sessiz ve derin darbesini özetlemeye çalışmıştım. ‘Latin Amerika’nın kesik damarlarını onarmaya’ soyunmuş sol dalgayı kesmek için girişilen asıl şiddetli ve açık faşizan darbe girişimi ise Venezüella’da sergilenmekte.
***
31 milyonluk Venezüella’da Bolivarcı sosyalist hareket; önce Hugo Chavez, ardından Nicolas Maduro liderliğinde 18 senedir ülkeye ve hatta bölgeye, hataları ve hatalarından çok daha büyük sevaplarıyla damgasını vurdu. Toplumun geniş kesimlerini sefaletten kurtaran, eğitim, sağlık ve kültür sorunlarına eğilen, yüzyıllardır açık ırkçılıkla itilip kakılmış yerli toplulukları kucaklayan, bağımsızlıkçılığa dayalı bu hareket, son yıllarda başaşağı gitmeye başladı. İhracatının yüzde 95’i petrole dayalı ülke, Suudilerin petrol fiyatları savaşından büyük darbe yemişti. Büyük gıda ve ilaç sıkıntısı, hiperenflasyon, üretimin paralize olması, gösteriler ve şiddet suçlarında patlama yaşandı.
Yıllardır sosyalist hareketi kesmek için darbe dahil her yolu denemiş ABD destekli muhalefet, Aralık 2015’te Demokratik Birlik Buluşması (MUD) şemsiyesiyle seçimden büyük zaferle çıkmıştı. Chavez’den yadigâr Birleşik Sosyalist Parti (PSUV) ise 1999’dan beri ilk kez iktidarı paylaşma durumuna düşmüştü. Bu ortamda Maduro, krizi devlet bankalarından krediler, kur kontrollerini liberalleştirme, yabancı şirketlere daha fazla yer açmak vaatleriyle yönetmeye çalıştı. Olmadı. Şimdi muhalefetin hedefi arzulanan neoliberal düzeni geri getirmek. Her yol da mubah.