Araç garanti sayısını neden gizlediniz?
Çanakkale Köprüsü’nün temeli atıldı. Tereddüt yok: Eğer ülke yönetiyorsanız, “Dünyanın en uzun asma köprüsü” diyeceğiniz proje, güçlü bir siyasi...
Çanakkale Köprüsü’nün temeli atıldı.
Tereddüt yok: Eğer ülke yönetiyorsanız, “Dünyanın en uzun asma köprüsü” diyeceğiniz proje, güçlü bir siyasi malzemedir.
Nitekim Cumhurbaşkanı ile Başbakan da bu malzemenin hakkını vererek (!) tören alanını resmen referandum kampanyası haline getirdiler.
Şüphesiz ki, hayretten ağzımız açık kalmadı.
Devlet eliyle cinayet işlemek olan idam vaadinin tekrarını öngöremesem de - genel atmosferin nasıl geçeceğini, bir gün önceki yazıda duyurmuştuk. Hazine kasasından milyonlar çıkacak olan köprünün, millete “hediye” gibi sunulacağını, “Tarafsız” Cumhurbaşkanı’nın evet isteyeceğini filan.
Aynısı, misliyle gerçekleşti. Tek minik detay hariç. Bir gün önceki yazıda, bu projeyle (biri Limak) dört müteahhit şirkete 45 bin günlük açış garanti edildiği bilgisine yer verdim. Bizim paramızla. Bizim vergimizle. Günlük 45 binin altında geçecek her araç için x 15 Avro artı KDV ödeneceğini.
Cumhurbaşkanı ile Başbakan bu bilgiden söz etmedi. Demek ki neymiş? Milletin parasıyla müteahhide yabancı kur üzerinden garanti vermek, o kadar gururlanacak bir durum değilmiş. Aksi halde hiç kaçırılır mıydı böyle bir fırsat?
Bunu anlıyoruz anlamasına da anlı şanlı gazetelerin, koca koca ekonomi servislerinin var ettiği ekonomi sayfalarında bu bilginin saklanması, pek ziyade hazin. Bu devasa projeye dair her türlü teknik bilgiyi, metre metre kuruş kuruş yazıp, günlük araç garanti sayısını yazmamak, vatandaştan haber saklamaktır. Kayıt düşelim.
Haber saklamanın iç içe geçmiş iki nedeni ise “yukarıyı kızdırma” ile tam sayfa ilanın iptal edilme korkuları. Gazetecilik neden bu ülkede cesaret konusu oldu? Bu sorunun cevabı ile bir iddianamenin 140 gündür hazırlanamayışı arasında yakın bir ilişki olsa gerek.