Dershane kararı
Dershanelerin; ona duyulan ihtiyaç ortadan kalktığı için ve kendiliğinden kapanması gerekiyordu. Son tahlilde arz-talep yasasına göre işleyen dershaneler, eğitimdeki kalite artıp talep azaldığında, artık kâr...
Dershanelerin; ona duyulan ihtiyaç ortadan kalktığı için ve kendiliğinden kapanması gerekiyordu. Son tahlilde arz-talep yasasına göre işleyen dershaneler, eğitimdeki kalite artıp talep azaldığında, artık kâr edemeyecekleri için faaliyetlerine kendiliğinden son verecekti.
Böyle olmadı.
Kurulduğundan itibaren yıllarca AKP iktidarının yanında, önünde arkasında gayri resmi koalisyon ortağı gibi konumlanıp işlev gören Cemaat’ten, 17 Aralık’ın rövanşını alma hamlesine dönüştü. Cemaat’in nüfuz alanındaki dershanelerden intikam amacıyla çıkarılan yasa, bütün intikam yasaları gibi geniş bir mağdur kitlesi yarattı.
Sadece dershane sahipleri değil; sayısı milyonlarla ifade edilecek öğrencileri, aileleri ve öğretmenleri.
Bu kadar açık bir mağduriyete yol açan bir yasanın anayasaya aykırı olduğunu görmek için hukukçu olmaya gerek yoktu.
Öğrencilerin eğitim özgürlüğü, öğretmenlerin çalışma hakkı, anayasadaki tanımıyla birer girişimci olan dershane sahiplerinin çalışma haklarını ihlal eden bu yasanın iptal edilmemesi imkânsızdı.
Beklenen karar 15 ay sonra geldi. Mart 2014’te yürürlüğe giren, Nisan 2014’te CHP’nin ana muhalefet partisi sıfatıyla yaptığı iptal başvurusu Temmuz 2015’te sonuçlandı.
Yasaların iptal başvurusu için kanuna 60 günlük süre konulmasına karşın, Anayasa Mahkemesi’nin başvuruları karara bağlamasında süre sınırı olmadığı için ötelendi de ötelendi.
Kapatma yasasında 1 Eylül 2015 gibi bağlayıcı bir tarih yer aldığı için olsa gerek, Yüksek Mahkeme, bu tarihe altı hafta kala yasayı iptal etti.
Gerekçenin henüz açıklanmadığı bugün bile en azından, dershanelerin kapatılmayacağını biliyoruz.
Ama nasıl?