Gazetecilik yurttaşlık ve onur
Fatih Portakal’ın ekranda söylemediği sözler üzerinden sanki söylemiş gibi hedefe konulduğunu yazdığımda, Cumhurbaşkanı Erdoğan henüz kendisi için “patlatırlar enseni” dememişti. Bu...
Fatih Portakal’ın ekranda söylemediği sözler üzerinden sanki söylemiş gibi hedefe konulduğunu yazdığımda, Cumhurbaşkanı Erdoğan henüz kendisi için “patlatırlar enseni” dememişti.
Bu vahim sözü gerçek hayatta emir telakki edecek kimsenin çıkmamasını dileyerek bu vesileyle tekrar vurgulayalım: Gerçekte ne söylendiğini duymak öğrenmek istiyorsanız o haberin videosunu izleyebilirsiniz.
★★★
Gazetecilik sorunu gibi yansıyan meselenin can alıcı boyutu, yurttaş ve tebaa ayrımında saklı.
Gazetecinin odağında yurttaşlık durur.
Yalı, makam aracı kılığına girmiş “ekmek parası” uğruna rezilce susulan, işini yapanı hedef gösteren hizalanmış “gazeteciler” yahut “görevliler” değil tabii kastım.
Haber alma hakkını, evet sadece bunu gözeten gazetecilikten söz ediyorum. Orada netlik ayarı “yurttaşlık” odağından yapılır. Kaçınılmaz olarak böyledir bu; yurttaşlık, insan onuruna yaraşır evrensel eşitlik iddiası içerir çünkü.
Eşit değilsen bile eşitlenmeyi talep etme hakkı.
Oysa söz konusu olan tebaaysa, bir el yukarıdan verir, takdir eder, dağıtır, kayırır,
Tabi olmayı kabul edin, genelde eşitlikten feragat eder. Onların ödüller kendileri için hazırlanmış çekmecelerden dağıtılır. İhtiyaca, meşrebe, açlığa, ihtirasa göre açılıp dağıtılır dünya malıyla, unvanla, bağışla, yardımla, ihaleyle dolu bu çekmeceler.
Kıyamet ise bu çekmecelere gönül indirmeyen, modern tebaalığı kabul etmeyen, yurttaşlıkta ısrar edenlerin susmayışında kopuyor artık.
Fatih Portakal söylemediği sözlerle hedefe oturtulup mesele asayiş sorununa kilitlenirken, perdelenen ana konunun gelir eşitsizliği oluşu da tesadüf değil.