Hani öldürülen çocuklarımız?
Salona girerken çalan neşeli müziğin ömrü pek kısa sürdü. Kılıçdaroğlu, ATO Kongre Merkezi’ne gelmek üzere evden çıkarken TV’den duymuş ve “Şehitlerimiz...
Salona girerken çalan neşeli müziğin ömrü pek kısa sürdü.
Kılıçdaroğlu, ATO Kongre Merkezi’ne gelmek üzere evden çıkarken TV’den duymuş ve “Şehitlerimiz varken müzik olmaz” diyerek telefon talimatıyla kestirmişti sesi.
Sadece bu simgesel ayrıntı bile, iki bildirge arasında geçen kısacık sürede, toplumsal psikoloji açısından nereden nereye geldiğimizi sergiliyor.
Şu bir gerçek ki, bütün partiler gibi, CHP de olanca enerjisini, Saray müdahalesiyle hükümsüz kılınan 7 Haziran seçimleri için harcadı. O yüzden 1 Kasım bildirgelerine, partiler açısından bir “zorunluluk mesaisi” olduğunu hatırda tutarak bakmalı.
Bütün mesele ise Türkiye’nin sorunları, dört ay öncesiyle kıyaslanamayacak kadar ağırlaşmışken bu zorunluluk karşısında nasıl bir fark yaratıldığında düğümleniyor.
***
Bu çerçeveden bakıldığında, 7 Haziran kampanyasına emeklileri yerleştiren CHP’nin bu kez gençleri hedeflemesi, kapsama alanı ve iddia açısından yenilik içeriyor.
7 Haziran bildirgesinin temelini oluşturan ve göreli bir çekim alanı yaratan ekonomik vaatlerini koruyan CHP, 1 Kasım için fark yaratma potansiyeli taşıyan yeni hedefler koymayı başarmış görünüyor.
Statlarda şiddeti önleme bahanesiyle sunulan ve son tahlilde bir fişleme ve sermaye aktarım mekanizması olan Passolig’in kaldırılma vaadi bunlardan biri. (Passolig’in altyapısı dört yıl önce çıkarılan bir yasayla kurulsa da yürürlüğünün Gezi ertesine geldiğini anımsatalım.)