İlk görev Hazine’nin
“Akıl tutulması” deyimine nal toplatan bir tablo yaşanmakta: iktidar milletvekillerinin dahi Meclis’te birbirine güvenmediği, oy kabini perdelerinin fütursuzca açıldığı bu ülkeyi yönetenler; diğer...
“Akıl tutulması” deyimine nal toplatan bir tablo yaşanmakta: iktidar milletvekillerinin dahi Meclis’te birbirine güvenmediği, oy kabini perdelerinin fütursuzca açıldığı bu ülkeyi yönetenler; diğer ülke yatırımcılarının kendilerine güvenmesini istiyor.
Parlamento’nun feshi anlamına gelen maddeyi, kâh güle oynaya, kâh zorbalıkla oylayanlar, dolar ve Avro’da “kur oyun”u nutukları atabiliyor.
Anayasanın emredici “gizli oy” hükmünü pervasızca çiğneyen, hukuka saygısızlıklarını marifet gibi savunan yöneticiler; hallerini resmeden fotoğrafların yerküreyi ışık hızıyla dolaştığını bilmezmiş gibi, kurdaki tırmanışı berbat komplo teorileriyle izaha kalkabiliyor.
***
Bilmezmiş gibi davranan da biliyor. Ekonomide daha kötü günleri engelleyecek kestirme çözüm aslında belli:
Anayasa değişiklik ısrarından vazgeçmek. Fakat bu yolun seçilmeyeceğini biliyoruz.
Dahası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Elinde silahı olan terörist ile elinde doları, Avro’su olan terörist arasında hiçbir fark yok” dedi ve “hepsinin amacı Türkiye’ye diz çöktürmek” diye ekledi. Madem böyle...
O zaman Cumhurbaşkanı’nın aynı konuşmada “seferberlik”ten kastını açıklarken yaptığı izaha, yani ekonomik seferberliğe tam uyulmalı.
***
Ki adı üzerinde, zaten seferberlik topyekûn bir eylemselliği anlatır. Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Merkez Bankası bu oyunu bozacak tedbirleri almalı. Fedakârlık yapılacaksa işte o gün bugündür” dedi. Ama neden bu ağır yükün tamamı Merkez Bankası sırtına yüklensin?
Daha inandırıcı çözüm, devletin işe, önce kendisinden başlaması olabilir.
Yap-İşlet-Devret (YİD) sözleşmelerine el atarak, döviz üzerinden, bizim adımıza şirketlere bilumum garantiler verdiği sözleşmelerde değişikliğe gitmesi mesela.