Koalisyon ve hazım sorunu
Öyle anlaşılıyor ki, İstanbul sermayesinin gönlü, AKPCHP koalisyonundan yana. Belki bunu “gönül”den ziyade; her şirketin nihai hedefi olan kâr maksimizasyonu ve varlıkarı kaybetmeme korkusu diye nitelemek daha...
Öyle anlaşılıyor ki, İstanbul sermayesinin gönlü, AKPCHP koalisyonundan yana. Belki bunu “gönül”den ziyade; her şirketin nihai hedefi olan kâr maksimizasyonu ve varlıkarı kaybetmeme korkusu diye nitelemek daha anlamlıdır.
İş dünyasının kulaktan kulağa yaydığı bu arzuda; Ali Babacan’ın Meclis dışı kalması; buna karşın Kemal Derviş’in CHP’nin olası bir iktidar sorumluluğunda söz sahibi olma taahhüdü, temel motivasyon gibi duruyor.
Bu motivasyonun arka planında ise kriz sonrası restorasyon dönemini simgeleyen“2002” fabrika ayarlarına yaklaşmak.
Bu kadar yaşamsal bir seçim sonrası, ülkenin hükümetsiz kalmaması sorumluluğunu, aklı başında her siyasetçinin duyması makul olsa bile, seçim kampanyası ve projelerini bir anlığına dahi hatırlamak, CHP ile AKP’yi birlikte düşünmeyi akıldışı hale getiriyor.
CHP yönetimi, bu formüle yakın durursa herhalde temel önceliği, tabanına izah olacaktır.
***
7 Haziran seçimleri, ana teması “barış” olan, fiili bir referandumdu.
Oylama, hukukun üstünlüğüne dayalı parlamenter sistem ile otoriter başkanlık dayatması arasında geçti. Ve sonuç gayet okunaklı:
Seçmen sadece parlamenter rejime “evet” demekle kalmadı; dört partiye birden“Sorunlarımızı uzlaşarak çözün” mesajı verdi.
Bu mesajı okuyup anayasal onumuna razı olması gerekirken AKP’den daha ilk dakikada kaos ve erken seçim seslerinin yükselmesi ise yaşanan travmanın derinliğini gösteriyor.