Mini mini bir paket
15 Temmuz kanlı darbe girişiminden önce ne konuşuyorduk sahi? Dokunulmazlık dosyaları, partili Cumhurbaşkanlığı, Suriyelilere vatandaşlık... Aradan asırlar geçmiş gibi gelmesin. Bu başlıkların, fikri...
15 Temmuz kanlı darbe girişiminden önce ne konuşuyorduk sahi?
Dokunulmazlık dosyaları, partili Cumhurbaşkanlığı, Suriyelilere vatandaşlık... Aradan asırlar geçmiş gibi gelmesin. Bu başlıkların, fikri ortak paydası
olan rejim değişikliği niyeti değişmiş değil çünkü. Darbe girişiminin saldığı dehşet azalıp OHAL ilan edildi edileli, Cumhurbaşkanı Erdoğan darbe girişimi öncesinde geliştirerek yürüttüğü ajandasına geri döndü bile.
Bu ajandayı yumuşatan küçük nüanslar tabii olacak. Diyalog ve hoşgörü dillerden; Atatürk posteri iktidar partisi binasından eksik olmazken, Saray için kullanılan yüksek bütçe kaynaklarını konu alan tüm tartışmaların kadük kalmasının lafı mı olur?
Konjonktür doğrultusunda hedef güncelleyen Cumhurbaşkanı, muhalefetin de destek vermesi halinde, anayasa değişikliği yoluyla MİT ve Genelkurmay’ı Cumhurbaşkanlığı’na; kuvvet komutanlıklarını ise Milli Savunma Bakanlığı’na bağlamayı arzu ettiklerini söylüyor.
Letafet ve nezaketle dillendirilen bu arzunun hayata geçmesi, anayasa değişikliğiyle mümkün. Muhalefet partileri desteğine de bunun için ihtiyaç var.
Şüphesiz bu tuhaf ılıman iklimde Erdoğan’ın da önceliği, bu desteğin gönüllü verilmesinden yana olur. Peki muhalefet bu desteğe yanaşmazsa?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı biraz olsun tanıyan herkes, bu arzunun referanduma gideceğini öngörür. Zaten bu ortama uygun olarak Hacıbekir lokumu tadında, şimdilik “mini anayasa değişiklik paketi” diye anılıyor. Destek çıkmazsa referandum önünde engel görünmüyor. Bu köşeyi izleyenler, Devlet Malzeme Ofisi ile Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) mühür, filigranlı kâğıt, pusula, seloteyp ihalelerinin iki ay önce açıldığını anımsar. Dolayısıyla “Neye niyet neye kısmet” demeden, zaten planlanmış ve fakat içeriği hal ve şartlara göre her an değişip genişleyebilecek referandumun görünür bir gelecekte duyurulmasını bekleyelim.
Peki MİT ile Genelkurmay’ın Cumhurbaşkanı’na bağlanması parlamenter rejime uyar mı? Kuvvet komutanlıkları bakanlığa bağlanırsa, Genelkurmay Başkanı’nın işlevi ne olur?
Tarihinde ilk kez bombalanmış, görüş ayrılığı gözetmeksizin darbe girişimine karşı durmuş Meclis’te, bu yaşamsal soruları tartışmanın, tartışma yapılsa dahi, sonuca etki edecek bir tasarruf imkânı var mıdır?
En temel demokratik hak ve özgürlükler peş peşe askıya alınır, polislere savcı, savcılara hâkim yetkisi veren, savunma mesleği avukatlığı zayıflatan kurallar birbiri ardına çıkarken, hâlâ ferahfeza bir demokrasi imkânından söz edilmesini, acı bir tebessümle karşılamamak zor.