O küfrün her harfi bir ihale
Öyle bir işadamı düşünün ki, kadınları, anneleri, bu ülkede yaşayan herkesi parasıyla aşağıladığı küfür, yaptığı her işle yan yana anılan bir imzaya...
Öyle bir işadamı düşünün ki, kadınları, anneleri, bu ülkede yaşayan herkesi parasıyla aşağıladığı küfür, yaptığı her işle yan yana anılan bir imzaya dönüşmüş olsun.
Ve Türk yargısının 8 bin TL tarife biçtiği o imzayı, milyarlarla katlaya katlaya, memleketin cümle sathına atmaya devam etsin...
90’lı yıllarda Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı dönemi ve Karadeniz Otoyolu vesilesiyle adı duyulmaya başlayan Mehmet Cengiz, bugün, “Can alıcı kamu ihaleleri ona verildiği için mi bu kadar güçlü, yoksa çok güçlü olduğu için mi can alıcı ihaleler ona veriliyor?” sorusunun anlamını yitirdiği bir iktidar aktörüdür artık.
Dünyanın 100 doğal ormanından biri olan Cerattepe’deki maden faaliyeti için, Rize İdare Mahkemesi’nin iptal ettiği “ÇED olumlu” raporuna, küçük değişikliklerle yeniden geçerlilik kazandırabilen, bunu yaparken devletin bakanlığının, sahaya girerken silahlı jandarmasının desteğini alacak kadar kudretli bir aktör.
Dolayısıyla, Cengiz’in, proje ve ihale niyetine, kadınlara annelere ve bu ülkede yaşayan herkesi parasıyla aşağıladığı o küfür, bir küfürden çok daha fazlasıdır.
O küfürün hikmeti
Özenle büyütüldüğü AKP iktidarı boyunca, her bir harfe neredeyse bir proje düşecek biçimde nakış gibi dizilen ihalelelerin yan yana gelmesiyle yazılmış, küfür görünümlü bir şirketokrasi hikâyesidir.
Hem yeryüzünde yeşile yönelmiş, hangi örgütlü gaddarlık, argodaki “yeşil”e duyulan büyük ihtirastan beslenmemiş ki?
Doğru düzgün ÇED raporu hazırlanmadan 3. havalimanı inşaatı için kesilen ve kesilecek olan yüz binlerce ağaç da o küfürlü imzaya dahildir bu yüzden; 10 yıl önce özelleştirmeden aldığı Eti Alüminyum’un yanında hediye edilen Oymapınar Barajı da. Devletin elektrik ürettiği Oymapınar’ın lisansının değiştirilip Cengiz’e özel otoprodüktör yapılışı da yine AKP iktidarının Cengiz’e “karşılıksız” bir jestidir.