Ölüye gaz sıkmak
“Bir dinleri olduğu için ahlaka ihtiyaç kalmamış gibi davranıyorlar.” (*) Ucundan tutmak, yardıma koşmak değil. Katliamdan saniyeler sonra polisin gaz sıktığı...
“Bir dinleri olduğu için ahlaka ihtiyaç kalmamış gibi davranıyorlar.” (*)
Ucundan tutmak, yardıma koşmak değil.
Katliamdan saniyeler sonra polisin gaz sıktığı biliniyordu.
Tanıklıklar vardı.
Bombanın patlamasından yarım saat sonra ulaştığım Tren Garı’nda, -o an alandan çekilseler de öncesinde- sıkılan gazın etkisinde, hâlâ öksüren insanlar görmüştüm.
O kan pazarında, ölülerin, parçalanmış bedenlerin, yaralıların üzerine gaz...
Dün ortaya çıkan görüntüler, vahşete dair tereddütleri tamamen ortadan kaldırdı.
***
En yakın örneğimiz Suruç Katliamı.
Biraz öncesinde Gezi.
Polisin, ölü ve yaralıların üzerine gaz sıkmasını vicdan ve merhametle yan yana anma safdilliliğinde olamayız.
Hukuk zeminini zorlayıp tedbirsizlik ve ihmalden de söz edemeyiz.
Gördüğümüz; cürettir. “Münferit” değil, sistemik bir davranıştır.
Amin Maalouf’un “Bir dinleri olduğu için, ahlaka ihtiyaç kalmamış gibi davranıyorlar” (*) sözünü anımsatacak kadar sistemik.
O cüretin arka planında, “anonim” kalınacağına bir güven; bu toprakların genetik kodlarına işlenmiş “cezasızlık” şemsiyesinin kendilerini de örteceğine dair sonsuz bir“özgüven” vardır.
Olur a, zorlu hukuksal çabalar sonucu kimlikleri saptansa bile korunacaklarından, haklarında soruşturma izni verilmeyeceğinden, uzun uğraşlar sonucu kerhen verilse bile yargı önüne çıkarılmayacaklarından, çıkarılsalar bile duruşmalardan vareste tutulacaklarından, davalarının başka uzak illere nakledileceğinden, davaları uzak illere nakledilerek sonuçlanan bir yargılamadan ceza almayacaklarından gayet emin ve güvenli bir biçimde sıkılıyor o gaz...
Böyledir işte devletin “cezasızlık” şemsiyesi.