Rapor taslak değil, nihai
Okuyacağınız satırlar, son on gün içinde “cezaevleri ve işkence” konusunu ele aldığım üçüncü yazıyı oluşturuyor. - 26 Nisan 2017 tarihli ilk yazı, “Hâlâ işkenceye...
Okuyacağınız satırlar, son on gün içinde “cezaevleri ve işkence” konusunu ele aldığım üçüncü yazıyı oluşturuyor. - 26 Nisan 2017 tarihli ilk yazı, “Hâlâ işkenceye ‘sıfır tolerans’ mı peki?” başlığını taşıyordu. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin, Türkiye’yi yeniden denetim sürecine alma kararı vesilesiyle yazdığım bu ilk yazıda, kısa adı CPT olan, “Avrupa İşkence ve Onur Kırıcı Muameleleri Önleme Komitesi’nin, ülkemizdeki cezaevlerine yaptığı ziyaret sonrası hazırladığı rapordan söz ettim. Raporun yayımına hükümetçe izin verilmediğini anımsattım. (Bu hatırlatmayı Deutcshe Welle’de yer alan habere dayanarak yaptım.) CPT Başkanı Mykola Gnatovskyy, konuşmak istemesine karşın izin verilmemesi nedeniyle bunu “yapamadığını” söylüyordu.
***
Yazı yayımlandığı gün, Adalet Bakanlığı’ndan arandım. Bakanlık yetkilisi anılan raporun “henüz nihai nitelikte olmadığını, dolayısıyla raporun yayımına yasak konulması gibi bir durumun bu aşamada söz konusu olmadığını” ifade etti. CPT’den bir taslak rapor geldiğini, rapora Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü üzerinden bakanlıkca itirazda bulunulduğunu aktaran yetkili “İtirazlardan sonra henüz bir yanıt gelmedi. Dolayısıyla rapor nihai şeklini almış değil. O nedenle, bu rapora bir yayın yasağı da konulmuş değil” demişti. Yetkiliye, CPT Başkanı’nın “Raporla ilgili konuşamayacağı” ifadesine yer verdiğimi belirttiğimde ise “O ifadelerin de eksik ve yanlış olduğu” yanıtını aldım. Şüphesiz ki bu detaylı bilgiler kritikti. Her gazetecinin yapacağı gibi, bilgileri bekletmeden yazdım. “İşkenceye dair CPT raporu son halini almamış” başlıklı ikinci yazım da 27 Nisan 2016 tarihini taşıyor.