Suikast dehşeti, suikast utancı
Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un, görev yaptığı devletin bir polisi tarafından suikastla öldürülmesi, dehşet ve utanç verici bir olaydır. Büyükelçinin katilinin...
Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un, görev yaptığı devletin bir polisi tarafından suikastla öldürülmesi, dehşet ve utanç verici bir olaydır.
Büyükelçinin katilinin, suikast öncesinde kuşku duyulmak şöyle dursun, güveni pekiştirici yanılgısı yaratan çevik kuvvet mensubiyeti, hepimizi mahcup ederken suikastın korku dozunu da artıran bir boyut olarak öne çıkıyor.
Katil Mevlüt Mert Altıntaş’ın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iki yurtiçi seyahatinde görev yaptığı bilgisi ise olayın, devletin en tepesinin bile güvende olmadığı mesajını ayan beyan bütün dünyaya ilan eden başka bir talihsiz yönüdür.
Büyükelçi’yi yakından tanıyan, görevleri gereği onu izleyen meslektaşlarımızın, büyükelçinin nazik ve barışçı kimliğine yaptıkları vurgu, üzüntüyü derinleştiren unsurlar olarak öne çıkıyor.
Karlov’un, kültürel bir etkinlikte sırtından vurulmadan önceki son cümlesi, suikastı hüzünlü bir trajediye de dönüştürüyor:
“İlişkilerimiz normalleştikten sonra Ankara’da yapılan ilk etkinliktir.”
***
Suikastın perde arkasında hangi dinamiklerin olduğu, katilin motivasyonu gibi en temel ve yaşamsal soruları yanıtlamak, yani suikastı aydınlatmak, güvenlik ve adli makamların işi.
Ne var ki, bu suikastın hangi süreçle ilişkili olduğunu görmek için Ortadoğu ya da diplomasi uzmanı olmak gerekmiyor. Bu suikast, Suriye’de iç savaşın başlamasından bu yana “ılımlı muhalif” diye başlayan söylemlerle cihatçılara verilen destekten bağımsız değil. Katilin Büyükelçi’yi sırtından vururken kullandığı ifadeler, sözler, Halep’in yakın zamanda “muhalif” denilen cihatçı çetelerden arındırılmasıyla sonuçlanan ateşkesle doğrudan ilgili olduğunu gösteriyor.