Ne yazacağını bilememek
Afrin harekâtı ile birlikte hayatımızın günlük akışı da değişti. Çoğumuz günümüzü televizyon izleyerek geçiriyoruz. Yaklaşık iki haftadır bir kesim insanımız savaş...
Afrin harekâtı ile birlikte hayatımızın günlük akışı da değişti. Çoğumuz günümüzü televizyon izleyerek geçiriyoruz. Yaklaşık iki haftadır bir kesim insanımız savaş stratejisti kesildi. Kimi köşe yazarları, kimi televizyon yorumcuları veya tartışmacıları Türk Silahlı Kuvvetleri’ne strateji önerilerinde bulunuyor. Kimileri de ellerinde kalem, önlerinde kâğıt, teröristlerden kaçının etkisiz hale getirildiğinin çetelesini tutuyor. Sayı dün öğle 649’du.
Kısacası yazacak çok şey var fakat yazamıyorsunuz. Çünkü yazacaklarınızın bedelinin ne olacağını bilemiyor, ancak tahmin edebiliyorsunuz.
Son örnek, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyelerinin yaptıkları “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” başlıklı açıklaması nedeniyle gözaltına alınmaları.
***
Türk Tabipleri Birliği 1953 yılında kurulmuş köklü bir meslek örgütü. Türkiye’deki hekimlerin yüzde 80’i (83.000) bu örgüte üye. Kuruluş amaçları arasında “Meslek ahlakını en iyi şekilde korumak” gibi bir ilke var. Yukarıda sözü edilen açıklama da bu madde ile doğrudan ilişkili.
Fakat bu ülkede emir her daim demiri kesiyor.
Ben, örgütün merkez konseyi üyelerinin gözaltına alınmalarına neden olan bu açıklamayı en az otuz kez okudum fakat anlaşılan bir hukukçu olmadığımdan bir suç unsuru bulamadım. Ama T.C. Sağlık Bakanı Ahmet Demircan bulmuş, şöyle bir açıklama yapıyor:
“Bu açıklama ile sağlık camiasını temsil etmediğine inanıyoruz. Bu sadece basit, milletin karşı karşıya kaldığı saldırıya karşı basit bir açıklama olarak algılanmaması gerekir. Böyle bir açıklama yapmanın hukuki bir sorumluluğu vardır. Türkiye bir hukuk devletidir. Bundan ötesi hukukun işidir. Tabipler Birliği, Türk tabiplerini temsil eder noktada değildir. Gereken de hukuk devletinde yerine getirilecektir. Adının başında Türk olan bir birliğin Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı bir saldırıda, böyle bir şeyi yapması kabul edilebilir değildir.”
Devlet katı durumu böyle yorumlayınca gözaltılar mukadder...
***
TBB Merkez Konseyi üyeleri çok değerli insanlar. Örneğin, Başkan Raşit Tükel 1959 doğumlu bir bilim insanı. 1993 yılında psikiyatri doçentliğini almış, 1995 yılında atandığı doçentlik kadrosundan sonra, 2000 yılında profesör olmuş.
Akademik çevrede iyi tanınan bir kişilik. 12 Mart 2015 tarihinde yapılan İstanbul Üniversitesi rektör adayı belirleme seçimlerinde 1202 oy alarak sandıktan 1. isim olarak çıkmıştı. 20 Mart 2015 tarihinde Yüksek Öğretim Kurulu tarafından Cumhurbaşkanı’na sunulan atama listesinde ismi ikinci sıraya yazılmış, Seçimden 1. çıkmasına rağmen rektörlüğe 2. sıradaki Mahmut Ak atanmıştı.
Cumhurbaşkanı’nın sevmediği bir isim! Şimdi demir parmaklıklar ardında gözaltında.
***