Ulusçuluk, ulus devlet ve Kürtler (3)
Uluslaşma, gerekli nesnel koşulların ortaya çıkması tek tek bireylerin kişisel iradelerinin dışında başlayan bir süreçtir. Bu bağlamda temel nesnel koşul, feodal üretim ilişkilerinin çözülerek...
Uluslaşma, gerekli nesnel koşulların ortaya çıkması tek tek bireylerin kişisel iradelerinin dışında başlayan bir süreçtir. Bu bağlamda temel nesnel koşul, feodal üretim ilişkilerinin çözülerek kapitalist üretim ilişkilerinin filizlenmesidir. Marksçı toplumların gelişme şemasına bakışla, sözü edilen “filizlenmenin” özneleri orta ve büyük kapitalist üretim birimleri değil, feodal üretim biçiminden bağımsızlaşan, tek kişilik veya küçük işyerlerinin mülkiyetine sahip zanaatkârlar, esnaf ve okuma olanağı bulmuş aydınlardır.
Uluslaşmanın motoru tüm toplumlarda “ulusçuluk” olmuştur. Ulusçuluk ise söz konusu halka aydınlar tarafından taşınır, ulusçuluğa aydınlar önderlik ederler.
Osmanlı’nın Müslüman toplumunda kapitalizmin taşıyıcı sınıfı olan burjuvazi mevcut değildi. Bu toplumun Türk kesiminde uluslaşma sürecine önderlik edenler ulusçuluk düşüncesini benimsemiş olan asker-sivil aydınlar ile feodal ilişkilerden bağımsızlaşmış küçük üretici, esnaf ve tacirler olmuştur.
Osmanlı’nın Müslüman toplumunun öbür kesimini oluşturan Kürtler için de -yarım yüzyıllık gecikmeyle de olsabu süreç geçerlidir. Önceki yazımızda da altını çizmiştik: 1806 Baban İsyanı’ndan 1937 Dersim İsyanı’na kadar gerçekleşen isyan ve ayaklanmalardan hiçbirinin ulusçuluk ile bir ilişkisi yoktu. Bunlar aşiret lideri feodal ağaların ve/veya şeyh, şıh, seyid gibi bölgesel dini önderlerin giriştikleri kalkışmalardı.