Benim İzmir tarifim
SON günlerde İzmir sokaklarındaki reklamlarda “Her yer İzmir gibi olsun” sloganını görüyorsunuz. Outdoor ilanları veren İzmir Büyükşehir Belediyesi...Herkesin aklında bir İzmir var ya da herkese göre bir...
SON günlerde İzmir sokaklarındaki reklamlarda “Her yer İzmir gibi olsun” sloganını görüyorsunuz.
Outdoor ilanları veren İzmir Büyükşehir Belediyesi...
Herkesin aklında bir İzmir var ya da herkese göre bir İzmir tarifi var elbette...
İzmir’in son yıllarda çok konuşulduğunu biliyorum.
Ben bunu şöyle yorumluyorum.
Daha doğrusu benim İzmir tarifim şöyle...
Hayatımın neredeyse tamamı burada geçti.
İzmir’i sevdiğim hatta tutkuyla sevdiğim doğrudur.
Benim en önem verdiğim şey...
İzmir’in, İzmirlilerin yeniliklere açıklığı, demokrasiye verdiği desteği, özgürlüklere olan yaklaşımı, her görüşe ve düşünceye olan saygısı, evrensel değerlere bağlılığıdır.
Listeyi uzatabilirim.
İzmir’in güzelliklerini, körfezini, Çeşme’sini, Urla’sını, Karşıyaka’sını, Foça’sını da sıralayabilirim.
Ama benim için önemli olan işte bu ilk yazdıklarımdır.
Türkiye 24 Haziran’da seçimlere gidiyor.
Ve her parti bakıyorum; İzmir’in önemsediği bu değerleri öne çıkarıyor.
Bunlar iyi gelişmeler...
Türkiye’nin daha ileriye gitmesi için demokrasiye sıkı sıkıya bağlanması gerekir.
Demokrasi çarkları çalıştığı sürece Türkiye daha güçlü ve daha mutlu olacaktır.
O yüzden İzmir’in demokrasiye yaklaşımına, demokrasiyi anlamasına, demokrasiyi kavramasına dikkat etmeliyiz.
İzmir uzlaşmadan, diyalogtan, konuşmaktan yanadır.
Floransa sokaklarında
Türkiye ve İzmir var
GEÇENLERDE fotoğrafsever bir grup Türkiye’deydi. Ve İzmir’de tabii... İtalya’nın Toskana bölgesinden geliyorlardı.
İzmir Amatör Fotoğrafçılar Derneği İFOD ve 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin davetlisi olarak gelmişlerdi.
İFOD’un bir kardeş derneği var İtalya’da...
İl Cupolone...
Dört fotoğrafçı birer gösteri sundular.
Simone Sabatini; “Kestane çok eski bir yemek” dedi.
Virgilio Bardossi; “Maramureş’te kar var” dedi.
Valter Bernardeschi; “Mavi tilki ve kırıl gölü” dedi.
Enzo Righeschi ise “New York seyahat notları”ndan bahsetti.
Fotoğraflar Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde sergilendi. Sonra adres Kapadokya’ydı.
Toskanalı bu sanatçılar Floransa’nın en güzel ve işlek parklarının birinde Türkiye’de geçirdikleri o güzel anları ölümsüzleştirmek ve tanıtmak için bir sergi düzenliyorlar bugünlerde...
Yakın dostumuz Selim Bonfil, bir İzmir, Türkiye aşığıdır.
Bütün bu organizasyonlarda onun imzası var.
Floransa sokaklarındaki serginin ismini “Rüya gibi bir Türkiye” koymuşlar. Katılan sanatçıları da pas geçmeyelim.
Simone Sabatini, Virgilio Bardossi, Manuela Gualtieri, Valter Bernardeschi, Mario Cioni, Alma De Silvestro, Joseph Gallai, Cencetti Alessandro, Massimo Castellani, Eugenio Fieni, Francesco Granelli, Enzo Righeschi...
Ve bu sergide beş Türk sanatçısının da fotoğrafları yer alıyor.
Selim Bonfil, Beyhan Özdemir, Kıvanç Şen, Sami Türkay, Şeref Artağan...
Güzel slogandı
ŞU sosyal medyaya bazen bayılıyorum.
Tabii canımızı sıktığı zamanlar da var ama katlanacağız artık...
Ne güzel espriydi değil mi?
“24 Haziran’da Bodrum’da boy vermeyin, sandıkta oy verin...”
Ben çok sevdim ve çok esprili buldum.
Hep söylüyoruz.
Demokrasinin ilk adımı oy atmaktan geçiyor diye...
Oyunuzu atın, nasıl olsa Bodrum’da boy verecek zamanınız da olur.