Eylül güzeldir İzmir’de
9 Eylül İzmir’in bayramıdır.Cumhuriyet tarihinin en önemli günlerinden biridir.Okulların açılmasından hemen önce, yazın hemen sonunda, sonbaharın hemen başında bir festival havasında...
9 Eylül İzmir’in bayramıdır.
Cumhuriyet tarihinin en önemli günlerinden biridir.
Okulların açılmasından hemen önce, yazın hemen sonunda, sonbaharın hemen başında bir festival havasında kutlanmalıdır.
Birkaç yıldır geleneksel İzmir fuarıyla birleştiriliyor; iyi de oluyor.
Ama daha iyi olmalı...
Bunu İtalyanlar, İspanyollar iyi yapıyor.
Festivaller sayesinde milyonlarca insanı etkinliklere çekiyorlar.
Turizmi çeşitlendirmemiz gerekiyor.
Ve her alternatifi fırsata çevirmeliyiz.
Bu yıl turizm iyi geçti, bundan sonra da iyi geçecek gibi gözüküyor.
Ama bunu 12 aya yaymalıyız.
Temmuz, Ağustos’un o doluluk oranları Eylül’de bıçak gibi kesiliyor.
İki aylık turizm herkesi mutlu etmiyor.
Sezon öncesini ve sonrasını da iyi planlamalıyız.
Bakın Barselona iyi bir örnektir.
Barselona 90’ların başında turizmi yeni yeni öğrenirken, kendine iyi bir strateji belirledi.
Barselona’ya gelmek için nedenler yarattılar. Tematik konuları öne çıkardılar. Her haftaya önemli bir etkinlik koydular. Ve özellikle hafta sonları büyük grupları kente çekmeyi başardılar.
Türkiye’de İzmir’in, Antalya’nın böyle bir şansı var.
İstanbul elbette önemli bir çekim merkezi...
Ama İzmir’in, Antalya’nın şansları var.
Eylül’ler, Ekim’ler İzmir’de, Ege’nin kıyılarında güzel geçer.
Ve bunu herkes iyi bilir.
9 Eylül etkinlikleri o yüzden bir festival havasında kutlanmalı diyorum.
Sanatsal etkinliklerle, sportif faaliyetlerle...
Konserler, maratonlar, tiyatrolar kentin her bir tarafından duyulmalı.
Eylül güzeldir İzmir’de...
Teknoloji fuarlarında
iddialı olabiliriz
TÜRKİYE’de sponsorlukların hikayesi 80’lerin ortasında başladı. 90’larda öne çıkan markalar gördük, 2000’ler daha sürdürülebilir projelerin öne çıktığı yıllar oldu. Artık şirketlerin itibarı sadece cirolarıyla ölçülmüyor, sosyal projelere verdikleri destekler de dikkate alınıyor.
İzmir fuarına destek veren iki önemli şirket var. Folkart ve Vestel...
Vestel’in Satış ve Pazarlama Genel Müdürü Ergün Güler ile konuşuyorduk.
Dedi ki...
“Egeli bir firma olarak, bölgemizin en önemli etkinliği olan İzmir Enternasyonal Fuarı’nın bizim için büyük önemi ve anlamı var. Her yıl dünya çapında yaklaşık otuz fuara katılan bir marka olarak İzmir Enternasyonal Fuarı’nın dünyadaki benzerleri gibi teknolojinin yanı sıra kültür sanat ve eğlencenin de bir arada sunulduğu bir platform olmasının önünde hiçbir engel yok. Bu yılki fuarın ana teması olan ‘Teknoloji’ Vestel’in en iyi bildiği konu. Fuarın ‘inovasyon ana sponsoru’ olarak müşterilerimizi her zaman en yeni teknolojilerle buluşturmak için çalışıyoruz.”
***
Ben de Ergün Güler’e katılıyorum.
Yurtdışında birçok teknoloji fuarına katıldım.
O günler kentte hayat adeta duruyor, herkes fuara akın ediyor.
Binlerce ziyaretçi geleceğin teknolojileriyle buluşuyor.
İzmir’in fuarı onlardan biri olmalı.
Türkiye’nin önemli teknoloji markaları var.
Ve hep söylediğimiz gibi Türkiye’nin geleceği yüksek teknolojide...
Böyle olurca fuarları da etkili ve iyi olmalı.
Konuşulmalı, gidilmeli, takip edilmeli.
***
Ergün Güler anlattı.
İzmir’e bir Vesto mağaza açmışlar.
Alsancak’ta, bir deneyim mağazası...
Teknoloji şirketleri artık müşterilerinin deneyimlerini mağazalarda kazanmasını istiyor.
Çok akıllıca bir proje...
Vesto Kafe İzmir onlardan biri...
İlk fırsatta gidip ben de bir deneyim yaşayacağım.
Ayrıca Türk teknoloji şirketlerini desteklemeliyiz.
Çünkü onların başarısı ileride hepimizin başarısı olacak.
Ortalama bir eğitim
Türkiye’ye geleceğe
asla taşıyamaz
ÖZGÜR Polat, Hürriyet’teki köşesinde güzel bir konuya değindi.
“Çocukların okulda neden motivasyonları düşük?” sorusuna cevap vermeye çalıştı.
Diyor ki;
“Çoğu öğrencinin hedefi yok. Yani ortada yakalanacak bir ceylan yok. Bu durumda asıl iş çocuğun güçlü yanlarına ve heyecanına göre hedef oluşturmak. Daha doğrusu çocuğun hedef oluşturması için gerekli ortamı sağlamak. Çocuk hedef oluşturursa ve hedefine ulaşabileceğini düşünürse o zaman motivasyonu yüksek olur. Bu motivasyon da dışsal değil, tam anlamıyla içsel motivasyon olur.”
Polat’ın önerisi de şöyle;
“Biz öğrencilere ulaşabilir hedefler vermek istiyorsak, o zaman eğitim sisteminde her öğrencinin seviyesini bilmemiz gerekiyor. Ama maalesef eğitim sistemimizde çocukların beceri seviyeleri bilinmiyor. Dersler ortalamaya göre işleniyor. Dolayısıyla yüksek becerili çocuklar sıkılıyor, düşük becerili çocuklar da öğrenilmiş çaresizlik yaşıyor. Okullarda dersler beceri odaklı olmadıkça ve çocukların seviyelerine göre ‘farklılaştırılmış eğitim’ almadıkça, çocuklarda motivasyon oluşturmak çok zor olacaktır. Her çocuğa aynı seviyede hedefler vermektense, seviyelerine göre ulaşılabilir hedefler sunmak onların motivasyonlarını artıracaktır.”
***
Birçok okula gidiyor, bazılarının eğitim felsefesini öğrenmeye çalışıyorum. Çok az okulda bunu görüyorum.
Ortalama bir eğitim Türkiye’yi ileriye taşıyamaz.
Çocuklarımızın farklılıklarını öne çıkaran, onların yaratıcılıklarını destekleyen bir sisteme dönmemiz gerekiyor.
Yoksa işimiz çok zor.
İlki de, sonu da iyidir