Hikayesi olanları hep sevdim
RÖPORTAJI yapan gazeteci soruyor, Anthony Bourdain cevap veriyor. “Sizin hayat hikâyenizi kimin yazmasını isterdiniz?”“Ben yazdım bile... Aslında ölüp gittikten sonra arkamdan neler diyecekleri umurumda değil...”Bu kadar...
RÖPORTAJI yapan gazeteci soruyor, Anthony Bourdain cevap veriyor.
“Sizin hayat hikâyenizi kimin yazmasını isterdiniz?”
“Ben yazdım bile... Aslında ölüp gittikten sonra arkamdan neler diyecekleri umurumda değil...”
Bu kadar, nokta...
İki gündür herkes şaşkın...
61 yaşında, bir anda, ansızın kenara çekildi Bourdain...
Kimisi ihanet diyor, kimi aşk acısı, kimi de depresyon...
Ama bir hikaye anlatıcısıydı ve kendi hikayesini de kendi tamamladı.
***
Benim gibi siyasetten kaçmak isteyip de sığınacak bir liman arayanlar için Netflix dışında Anthony Bourdain’i izlemek en keyifli işlerden biriydi.
Galiba şundan seviyordum Anthony Bourdain’i...
Olduğu gibiydi.
Belgesellerini bir dizi gibi yapmıyordu, aksine her biri ayrı film gibi kurgusuyla hazırlanmış öykülerdi.
Kendi bakış açısıyla olayları anlatmasını seviyordum.
Yaşadıklarını, hissettiklerini ekrana yansıtması hoşuma gidiyordu.
Herkesin gittiği, keşfettiği yerleri değil, halkın içinde, sokaklarda ve gizli kalmış yerlerde arıyordu, bunu da seviyordum.
***
Aşçıları üç alt kategoriye ayırıyordu.
Sanatçılar, sürgünler, kiralık askerler...
Galiba her sıfat Anthony Bourdain’i anlatıyordu.
Mesleğe başladığında kiralık bir asker gibi çalışmıştı. Sanatçılığa geçtiğinde de bir sürgün...
Dünyanın her yerini, her lezzetini bizlere anlattı.
Hikaye anlatanları hep sevdim; Anthony Bourdain’i de...
Spor artık büyük bir endüstri
ALİ Koç’un instagram hesabında gördüm.
Öğretmeni öğrencisinin karnesine bir not düşmüş, demiş ki...
“Ali Koç’a gösterdiğin ilgiyi derslere gösterseydin daha başarılı olabilirdin...”
Fenerbahçe’nin yeni başkanı Ali Koç da; “İyi tatiller çocuklar” diye not düşmüş.
Galatasaraylı bir arkadaşım da geçen gün sohbet ederken söyle dedi.
“Galatasaraylıyım ama Fenerbahçe gerçekten Türkiye’ymiş, başkaymış. Hepimiz, her şeyi bıraktık Fenerbahçe’yi konuşuyoruz.”
Gerçekten de öyle...
Türkiye hem de seçime giderken Fenerbahçe kongresini konuştu.
Şunu söylemem lazım.
Ali Koç’un başkan seçilmesinden sonra yaptığı konuşmayı çok beğendim.
Hem Aziz Yıldırım’ın yaptıklarına verdiği önemden ve değerden dolayı, hem de spora bakışını Fenerbahçe odaklı yapmamasından dolayı...
Türk sporunun da; Türk siyaseti gibi dinginliğe, sakinliğe, ton değişikliğine ihtiyacı var.
Sporu büyük bir eğlence endüstrisinin parçası olarak görmek lazım...
Kazanmak ya da kaybetmekten daha önemli şeyler var hayatta...
İnsanlar gittikleri maçtan keyif almalılar, iyi vakit geçirmeliler ve tuttukları takımın arkasında olduğunu hissetmeliler.
O yüzden Fenerbahçe’deki değişimi bu yönde okuyorum.
Büyülü bir ortamda konser izlemek
EFES Antik büyülü bir yer...
Hele Celsus Kütüphanesi...
Bu gece kütüphanede müthiş bir konser var.
İzmir Devlet Senfoni Orkestrası Arkas Trio’ya eşlik edecek.