Siyaset bir bayrak yarışıdır
“SİYASETTE hep aynı yüzler, hep aynı isimler” diye yazınca birçok mesaj geldi. Herkes buna katılıyor, değişmesini istiyor.Ama şu sorunun cevabını da bulamıyor.“Nasıl olacak?”Liderlerin iki...
“SİYASETTE hep aynı yüzler, hep aynı isimler” diye yazınca birçok mesaj geldi.
Herkes buna katılıyor, değişmesini istiyor.
Ama şu sorunun cevabını da bulamıyor.
“Nasıl olacak?”
Liderlerin iki dudağı arasına sıkışmış olunca; herkesin gözü kulağı genel başkanda oluyor.
Dolayısıyla parti yönetimlerine yakın olmak, yakın durmak aday olmanın ilk ve en güçlü koşulu olarak görülüyor.
Bu da parti genel merkezlerini daha da güçlendiriyor.
Gerçek olan bir şey var ki...
Bu siyasi partiler yasasıyla yeni isimlerin kendilerine yer bulması, yer açması mümkün değil.
Siyasete ilgi duyan gençlerin ve kadınların işi daha da zor...
Çünkü siyaset yapmak ciddi bir finans kaynağı gerektiriyor.
Üstelik Türkiye’de siyaset yapma biçimi ve yöntemleri de gençlerimiz ve kadınlarımız için çok dezavantajlı...
O yüzden bu seçimde olmasa, bir sonrakinde adaylık sürecini her parti yeniden gözden geçirmeli.
***
Örneğin CHP bir önceki seçimde önseçim yaptı. Belki genel merkezin yükü azaldı ama listeler beklentilere cevap veremedi.
Örneğin AK Parti eğilim yoklamalarıyla kendine göre bir yöntem uyguluyor. Ancak AK Parti de yeni yüzler bulmakta zorlanıyor.
***
Bu yazdıklarım her parti için geçerli...
Sonuçta bu makamları bir bayrak yarışı gibi görmek lazım...
Toplumun değişik kademelerinde yetişmiş, farklı görevlerde bulunmuş insanların Meclis’te deneyimlerini paylaşması, Türkiye’nin iyi günleri için elinden geleni yapması gerekir.
Meclis her seçimde yüzde 80’ler düzeyinde yenilenirse siyaset çok daha fazla proje üretir.
Siyaset de meslek gibi görülmez.
Siyasetten uzaklaşanlar da gönül koymazlar.
Bağımsız adaylık
düşünenlerin işi
gerçekten işi zor
BU ara siyaset yazınca gelen mesajların içerikleri de siyaset ağırlıklı oldu.
Bazıları diyor ki...
“Siyaset yapmak istiyoruz. Ama hiçbir partiyi kendimize yakın görmüyoruz. O yüzden bağımsız aday olmak istiyoruz. Medya da bağımsız adaylara yeterince yer vermiyor...”
Ve ekliyorlar.
“Biz de sosyal medyayı kullanıyoruz...”
Türkiye’de parti örgütleri çok güçlü; o yüzden aslında yeni isimler buralarda yer bulamıyor.
Kemikleşmiş kadrolar yıllardır bu koridorlardan çıkmıyorlar.
Bağımsız adaylık elbette demokratik bir hak...
Ama bugünkü fotoğrafta bağımsız adayların işi hiç de kolay değil.
Teşkilatlar bir şekilde siyaseti yönlendiriyor, propaganda gücünü de unutmamak gerekir.
Son yıllarda bir Mesut Yılmaz’ın, bir de Mehmet Ağar’ın bağımsız aday olup Meclis’e gittiklerini hatırlıyorum.
Fikir güzel ama Türkiye’de uygulaması zor bir plan...
O yüzden yine de kendinize en yakın partiye girip mücadelenizi oralarda yapmanızı tavsiye ederim.
Şimdilik...
Ta ki...
Demokratik olgunluk ve siyasi partiler yasası yeniden ele alınıncaya kadar...
Real Madrid – Bayern
Münih maçını
seyrettiniz mi?
BEN seyrettim.
Eğer bu futbol maçıysa, bizim ülkemizde oynanan nedir; çok merak ediyorum.
İki büyük takım sahada ve centilmence bir maç oynanıyor.
İki takımın da seyircileri statta ama tek bir olay yok...
İki kulüp de iddialı ve kendi ülkeleri dışında milyonlarca seyirciye sahipler ama en ufak abartı yok, son dakikaya kadar sahada mücadele ediyorlar.
Bir de bize bakın.
Sahada yaşananlar da, tribünlerde olanlar da yüzümüzü kızartıyor.
Oysa spor keyif için yapılır, seyredilir.
Kazanırsın ya da kaybedersin; hiç fark etmez.
Önemli olan o heyecanı yaşamaktır.
Bu yıl hiç maça gidesim yoktu.
Son kupa derbisinden sonra televizyondan da seyretmek istemiyordum.
Real Madrid – Bayern Münih maçı futbol keyfini bizlere hatırlattı.
Sahada ve tribünlerde centilmen takımlar istiyoruz.
Statları dört gözle bekliyorum