Sosyal medyadan kaçış başladı
Nasıl kaçırmasın ki?Arada yazıyorum.Biz gerçekten alıştık.Biz derken; gazetecilerden, meslektaşlarımdan bahsediyorum.30 yıldır haber, 23 yıldır da düzenli yazı yazıyorum.Haftanın altı, bazen...
Nasıl kaçırmasın ki?
Arada yazıyorum.
Biz gerçekten alıştık.
Biz derken; gazetecilerden, meslektaşlarımdan bahsediyorum.
30 yıldır haber, 23 yıldır da düzenli yazı yazıyorum.
Haftanın altı, bazen yedi günü yazınca; söyleyecek sözünüz, konuşacak lafınız oluyor.
Gördüklerimi, duyduklarımı, hissettiklerimi, gözlemlerimi paylaşıyorum.
Doğal olarak yazdıklarımı bazı okurlar destekliyor, bazıları da eleştiriyordur.
Hatta bugün bana katılan, yarın ayrı da düşebilir.
Bu gayet normal...
Herkes benim gibi düşünmek zorunda değil, ben de herkes gibi düşünmek zorunda değilim.
Gelin görün ki; birkaç yıldır, bir trol ordusu sosyal medyanın çivisini çıkardı.
Ordu halinde dolaşıyorlar, ordu halinde geziyorlar.
Bizim gibi her gün yazı yazıp dayak yemeye alışık olanlar için bile zor yönetilecek bir durum.
Eleştirmiyorlar hakaret ediyorlar, hakaret etmiyorlar linç ediyorlar, linç etmiyorlar yakıp yıkıyorlar.
Kim arkadaş bunlar?
Bazılarının isimleri açık, çoğunluğu isimlerini açıkça yazamayacak kadar korkak...
Türkiye’nin karışık ruh hali orada da mevcut; hatta rüzgar orada çok daha sert esiyor.
İşte Cem Yılmaz kepenkleri indirdi.
Ruh sağlığı yerinde birçok kişi mevcut durumu korumak için ya çoktan kapadı, ya da ilgisi azaldı.
Her şeyi bozma, değiştirme, benzetme huyumuz buraya da sirayet etti.
Sosyal medya sosyal olmaktan çoktan çıktı.
İzmir İstanbul gibi olmasın ama...
Peki olmasın ama bunun anlamı şu mu?
“İzmir gelişmesin, büyümesin, değişmesin, olduğu gibi korunsun” mu demeye getiriyor birileri...
Altını çize çize, tane tane yazıyorum.
İzmir, İstanbul olmasın.
İzmir sağlıklı büyüsün, sağlıklı gelişsin, sağlıklı değişsin.
Bir rol model olsun, örnek gösterilsin.
Dünyada marka olmuş hangi kentler varsa, onlar gibi olsun, hatta onların da yaptığı hatalardan ders çıkararak daha iyilerini yapsın.
Kent kimliğini bozmasın, korusun...
Kentli yetiştirmeye devam etsin, İzmirli ruhunu korusun.
Ama bunları yaparken; ekonomisini büyütsün, mimarisini geliştirsin, gecekondulardan kurtulsun, İzmir’in hedeflerine uygun sektörlerde yatırımlarını artırsın.
Yeni iş olanakları sağlansın, gençlerini İstanbul’a, Avrupa’ya, Amerika’ya kaptırmasın.
Aksine iyi beyinler İzmir’de çalışmak için can atsın.
Anlaştık mı?
Vurun beyler vurun