Toplumsal bir konsensüs oluştu
DÜNYANIN giderek küçüldüğü, ilişkilerin online olduğu, ticaretin bütünleştiği, sosyal alanların çok genişlediği bir dönemde Amerika’nın koyduğu ambargoyu anlamak mümkün...
DÜNYANIN giderek küçüldüğü, ilişkilerin online olduğu, ticaretin bütünleştiği, sosyal alanların çok genişlediği bir dönemde Amerika’nın koyduğu ambargoyu anlamak mümkün değil.
Bakıyorum; toplumun genelinde bu konuda bir konsensüs var.
Yine de şöyle bakmak lazım.
Bunlar gelip geçici şeylerdir, bugün gerilen ilişkiler yarın bambaşka bir noktaya gidebilir.
Önemli olan Türkiye’nin kendi ödevlerini yapması...
Bu da daha güçlü bir demokrasiyle olabiliyor.
Ekonomik çözümleri demokrasiyi de içine alarak sunmalıyız.
Avrupa Birliği çıpasını mutlaka yeniden gündeme sokmalıyız.
Sıkıntılar var, olacaktır da...
Doğrusu üreten bir ekonomiden geçiyor.
Türkiye’nin geleceğine inananlardanım.
***
Bakın Ege ihracatta bir rekora doğru gidiyor.
Yıl sonu hedefi 13 milyar dolardı, bu hedefe beş ay öncesinden ulaşıldı.
Geçen yılın Temmuz’una göre yüzde 17.5 artış anlamına geliyor.
Temmuzda Ege’den yapılan ihracatı sanayi ürünleri sırtladı. Kayda alınan sanayi ürünleri ihracatı yüzde 24 artışla 522 milyon dolardan 646 milyon dolara yükseldi.
Bizim için önemli olan da bu...
Türkiye üreten bir ülke; rekabetçi ve ihracat potansiyeli olan bir sanayiye sahibiz.
Günlük sıkıntıları bir kenara bırakarak geleceğe dönük adımlar atmalıyız.
Ege İhracatçılar Birliği’nin Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi; “7 gün 24 saat katma değerli ürün ihracatı yaparak Türkiye’nin refahına ve sosyal barışına katkı sağlamaya devam edeceğiz” diyor.
***
Şu net...
Türkiye vazgeçilmeyecek bir ülke, yeter ki biz demokrasimizi güçlendirelim.
Ekonomide bizi avantajlı kılacak çok önemli argümanlarımız var çünkü...
Bu kadarına da pes
LEVENT Köstem, iyi bir hekim olduğu kadar iyi bir sivil toplumcudur. Sosyal meselelerin takipçisidir. Geçen gün konuşuyorduk. İzmir tramvayının duraklarından bahsetti. Ve dedi ki...
“Büyükşehir tramvay duraklarını bence güzel yaptı. Paslanmaz çelik kullandı ve kırılmaz camlarla separasyonlar yaptı. Tüm durakların camlarını hemen her gün kırıyorlar. Bazı camları kenarlarındaki çelik tutucuları keserek çıkarıp çalıyorlarmış. Bazılarının üzerindeki paslanmaz çelik tutunma bariyerleri var, onları da gece yarısından sonra kesip alıyorlar. Bildiğim kadarı ile her durakta kamera var. Bu kırıp dökmeden dolayı bazı ekipmanların da koyulamadığını öğrendim. Yazık günah...”
Gerçekten de yazık...
Başka bir ülkede böyle bir şey olur mu, bilemiyorum.
Yapanlar olursa da, cezasız kalmadığını biliyorum.
Kameralar olduğuna göre lütfen şu işin peşine gidelim.
Hepsi bizim malımız, milletimizin malı...
Marinaları da unutmayalım
İZMİR Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile AK Parti İl Başkanı Aydın Şengül’ün Ankara ziyaretinin sonuçlarını takip edeceğiz.
Dosyanın kalabalık olduğunu biliyorum.
Ama İzmir’in de uzun zamandır beklediği şeyler var.
Bazı projeler uzun vadeli. Örneğin çevre yolları, körfez geçiş gibi...
Ama küçük bir destekle hızlı ilerleyebileceğimiz konular da var.
Örneğin Mavişehir’e vapur iskelesinin yapılması, bir ayağının da Urla’da olması...
Bunlar trafiği biraz olsun rahatlatabilecek şeyler...
Yine İzmirlilerin uzun zamandır beklediği bir konu; marinalar...
Körfez’in canlı olabilmesi için marinalara ihtiyaç var.
Ben İzmir’in siluetinin marinalarla çok daha güzel olacağını düşünüyorum.
Bunun için de büyük rakamlara ihtiyaç yok.
Küçük ama faydası büyük işler...