Ankara ile Washington “Cep” modelinde anlaşabilir
Türkiye ile ABD, daha doğrusu “Avrupa-Atlantik İttifakı/NATO” arasında tarihin en ciddi kırılması yaşanıyor.
Ankara’nın batı ittifakının aleyhte bütün girişimlerine rağmen Rusya’dan S-400 satın alması, Suriye’nin ABD öncülüğündeki batı ittifakı tarafından kontrol edilen kuzey doğu bölgesine askeri operasyon yapacağını duyurması, bu kırılmanın en önemli somut sonuçlarıydı.
Bugünlerde “Türkiye gerçekten Suriye’de ABD’ye rağmen adım atar mı? Fırat’ın doğusuna girer mi?” diye soranlara, “Türkiye ABD’ye rağmen S-400 alır mı” sorusunu ve işin sonucunu hatırlatarak yanıt veriyorum.
Evet, Türkiye “Fırat’ın doğusu”nda, bütün sınır boyuna olmasa da YPG/PYD’nin (daha doğrusu PKK’nın) hareket alanını daraltabilecek bazı bölgelere girebilir, hatta Kuzey Irak’taki Bamerni ve Başika’daki gibi askeri üsler kurabilir. Ancak bunu ABD’ye rağmen değil, ABD’nin onayıyla yapabilir.
Nereden mi çıkarıyorum?
Taşları yerine yerleştirip, çıkan fotoğrafa bakıyorum:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD heyeti Ankara yolundayken “Güvenli Bölge” için adım atacaklarını duyurması, Ankara’da kritik görüşmelerin başladığı dakikalarda ABD Savunma Bakanlığı’nın Türkiye’nin “tek taraflı” adım atmasının “kabul edilemez” olduğunu ilan etmesi perde önündeki gelişmeler.