Bağırmak, küfretmek haklı çıkarmaz
Sözcü Gazetesi Yazarı Deniz Zeyrek'in bugünkü (21.11.2022)'' Bağırmak, küfretmek haklı çıkarmaz'' başlıklı yazısı.
Bir süredir, Taksim’deki kanlı terör saldırısının perde arkasına dair haberleri okuyorum.
Güya konuyla ilgili yayın yasağı var, internet ortamında bant daraltılıyor, sosyal medya erişilemez hale getiriliyor ama iktidara yakın medyaya her şey serbest.
Haberlerde isimler, olaylar havada uçuşuyor.
İyi ki de uçuşuyor.
Bu sayede biz de bu bilgileri, isimleri, olayları bir araya getirip konuyu doğru bir şekilde anlamaya çalışıyoruz.
Polis ve istihbaratın gerçekten hızlı hareket ettiğini ve saldırının anatomisini büyük ölçüde çözdüğünü düşünüyorum.
Saldırganın ve yardım/yataklık edenlerin ilk duruşmaya çıkacakları zamana kadar bütün detayların ortaya çıkarılacağından şüphe duymuyorum.
Ancak, meselenin terör saldırısı sonrasında yapılanlar, ortaya çıkarılanlar değil, olay öncesi yapılmayanlar ve görülemeyenler olduğu kanaatindeyim.
Bu kanaate nasıl vardığımı anlatmak isterim.
Öncelikle saldırıyla ilgili şu ana kadar ortaya çıkan isimlerin bir kısmına bakalım:
Ahlam Albashir (bombayı bırakan), Bilal Hassan (bombayı veren-firari-), Ammar Jarkas (Bilal'i Edirne'ye götüren insan kaçakçısı), Amran Abdulrami (Bilal Hassan'ı Bulgaristan'da karşılayıp Moldova'ya kaçıran), Ahmad Haj Hasan ve Rama Eltaha (Albashir'i bir süre evinde saklayan çift), Yasir Al Korali (Albashir'i taksime götüren korsan taksici), Ahmed Elşeybun (Albashir'le ilk kez taksime giden kişi)…
Çoğu Suriyeli Arap.
Ahmad Haj Hasan ifadesinde “Kardeşim Özgür Suriye Ordusu'nda savaşırken öldü” diyor.
Bombacı kadınla bombayı kendisine temin eden Bilal Hassan, Türkiye'ye İdlib'den geçmiş. İdlib şu anda Esad karşıtı terör örgütlerin son kalesi. Türkiye'nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu da bölgede tampon görevi görüyor.
İki terörist, Türkiye'ye Hatay'dan giriş yapmışlar.
Henüz nasıl girdikleri açıklanmadı. Benim Hatay'daki sınır karakollarında bizzat gördüğüm, Mehmetçik tarafından her türlü modern teknolojiyle 24 saat korunan hudut bölgesinden kaçak giriş yapmaları zor.
Büyük ihtimalle gümrüklü geçiş kapısından sahte kimlikle ya da kendilerine verilen göçmen kartlarıyla “kontrolden geçerek” giriş yapmışlar.
Sonra özel bir araçla İstanbul'a gelmişler.