Churcill, Jhonson, Trump...
Gazeteci Murat Yetkin, son dönemde iki kitap yazdı. İlki “Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı”, ikincisi ise “Meraklısı İçin Casuslar Kitabı”. İkisini de James Bond maceraları gibi...
Gazeteci Murat Yetkin, son dönemde iki kitap yazdı.
İlki “Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı”, ikincisi ise “Meraklısı İçin Casuslar Kitabı”.
İkisini de James Bond maceraları gibi okuyacağınızdan hiç şüphem yok.
Aksiyon, cinayet, casusluk, ne ararsanız var. Filmlerle iki kitapta anlatılanların arasındaki tek fark, kitapta anlatılanların gerçekten yaşanmış olması.
Benim ilgimi en çok Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’na dahil olması için devreye sokulan entrikalar ile örümcek ağı gibi Ankara’yı saran casusluk faaliyetleri oldu.
Perde gerisindeki detayları Murat Yetkin’in kitabında bulabilirsiniz ama gözler önünde olan gelişmeler herkesin malumu.
İsmet İnönü’nün, ABD ve İngiltere ile Almanya’nın “savaşa gir” baskısına direnişi, Sovyetler Birliği’nin girişimleri, Ankara’da, İstanbul’da Almanya ve İngiltere casuslarının kol gezmesi, Alman Elçi Von Papen’e Ankara’da suikast düzenlenmesi, İngiltere Başbakanı Winston Churchill’in bu suikast nedeniyle, savaşa girmeye ikna etmek istediği İsmet İnönü ile Adana’da bir trende buluşması gibi yüzlerce detay var.
O süreçte Türkiye açısından tarihin akışını değiştiren en önemli karar, İnönü’nün 1943’te Churchill’in açıktan tehdidine rağmen, geri adım atmayarak savaşa katılmama kararıydı. Bu sayede Kurtuluş Savaşı’ndan itibaren yaralarını sarmaya çalışan genç cumhuriyet, ağır bedeller ödemediği gibi jeostratejik önemini de bütün dünyaya kanıtlamış oldu. Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’na katılmadığı halde, kazanan tarafın yanında görülmesi, NATO’ya üye olması, izlenen akılcı diplomasinin bir sonucuydu.
Trump’ın tehdidi tarihin tekerrürü
Ne acı tesadüftür ki Churchill’in İnönü’yü (İngiltere’nin Türkiye’yi) tehdit etmesinden 75 yıl sonra ABD Başkanı Donald Trump, aleni bir şekilde ülkemizi ekonomi silahı ile mahvetmekle tehdit ediyor.
Türkiye’nin sınır güvenliğini gerekçe göstererek atmak istediği bir adımı engellemek için bu dili kullanıyor. Üstelik, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede benzer ifadeleri tekrarlıyor.
Churchill’in tehdidi ile Trump’ın tehdidi arasında üslup ve içerik açısından hiç bir fark yok. İkisi de Türkiye’yi yola getirme, istediği yönde hareket ettirme amacını taşıyor.
O nedenle, Trump’a yanıt vermeden önce (iktidarın her fırsatta kötülediği, neredeyse bir tek hain ilan edilmediği kalan) İnönü’nün (1943’te) Churchill’in, 21 yıl sonra (1964’te) Kıbrıs Harekatına karşı çıkan ABD Başkanı Johnson’ın tehditlerine verdiği yanıtları anımsamakta yarar var.
İnönü, “yeni bir dünya kurulur, biz de orada yerimizi alırız” demişti.
Trump’ın açık tehdidine karşı akılcı bir karşılık vermek yerine, harekat planlarını erteleme ya da iptal etme yoluna gidilirse, “Bağımsız Türkiye” ruhu zarar görür.
Maceraya atılmadan, diplomasinin, taktik ve stratejik ittifakların avantajlarını kullanarak o akılcı yol haritasını bulmak en doğrusu. Bu da ancak muhalefete, vatandaşa kulak vererek ortak akılı bulup, ortak akılla hareket etmekten geçer.