Esir şehrin moral kaynağı
Sözcü yazarı Deniz Zeyrek bu hafta 'Esir şehrin moral kaynağı' başlıklı yazısını kaleme aldı.
Öncelikle şunu söyleyeyim: Beş yaşımdan bu yana Beşiktaşlıyım.
Nasıl Beşiktaşlı olduğumu da hiç unutmam. Babam eve iki forma ile gelmişti. Biri abim Ediz’e diğeri bana. Aramızdaki 18 ay farka rağmen ikimiz de fiziki olarak eşit boydaydık ve istediğimizi seçebilecektik. Abim sarı lacivert renklerin cazibesine kapılmış olacak ki Fenerbahçe formasını seçti. Belki de futbolla ilgilendiği için Fenerbahçe’yi biliyordu ve o formayı özellikle seçmişti.
Bana Beşiktaş forması kalmıştı ve ben de siyah beyaz çubuklu formaya bayılmıştım.
O formayı giyer giymez Beşiktaşlı oldum. Abim ise Fenerbahçeli...
Yıllar içinde Necdet hayranlığından 7 numara isteyenlerden oldum.
Ali/Metin/Feyyaz üçlüsü, Rıza Çalımbay hayranlığı derken Beşiktaş gençlik yıllarımın vazgeçilmezlerinden biri olmuştu.
★★★
Bunları şunun için anlattım:
İstanbul’da dün bir grup gazeteci Abdullah Oğuz’un “Zaferin Rengi” filminin özel gösterimine katıldık. Filmde toprak sahada çizgili sarı lacivert formalarıyla koşan gençleri görünce aklıma ilk gelen, formalarımızı seçtiğimiz gün ve toprak sahalarda benzer formalarla koşturduğumuz günler oldu.
Ne yalan söyleyeyim, filmle ilgili biraz önyargılıydım.
“Fenerbahçe propagandası” olmasından endişe ediyordum.
Başka bir endişem de şuydu: Hem Kurtuluş Savaşı’nın sonunu biliyoruz hem İngiliz ordu takımıyla Fenerbahçe’nin oynadığı Harington Kupası maçının sonucunu. O nedenle “sonucunu bildiğimiz bir savaş ve maçı anlatan bir film beni nasıl bağlar ki” sorusundan kaçamamıştım.
★★★
Ancak film akmaya başladıkça öyle olmadığını gördüm.
Öncelikle şunu söylemeliyim: Kadrosu çok iyiydi. Timuçin Esen, Kurtuluş Savaşı yıllarının istihbarat ocağından Topkapılı Cambaz Mehmet’e adeta hayat vermişti. Bazı sahnelerde Yiğit Özşener’in Atatürk’e benzerliği konusunda şaşkına döndüm.
Yüzbaşı Bennett’i canlandıran Yılmaz Bayraktar, çok iyi bir karakter oyuncusuydu.
Halide Edip rolündeki Birce Akalay’ın Sultanahmet Mitingi sahnesi muhteşemdi.
Gonca Vuslateri, Gülperi Özdemir, Kubilay Aka ve Nejat İşler de filmin dinamosuydu.
İkinci olarak da tarihi gerçekler konusundaki cömert içeriğinden çok etkilendim. Filmde bir iki kurgu karakter vardı. Onların dışında hepsi gerçekten yaşamış insanlardı. Olaylar konusunda da abartı yoktu ve yaşanmış olaylar son derece sade bir şekilde anlatılmıştı.
Atatürk’ün Fenerbahçe’yle ilişkisi, İttihat Terakkici Salih Bey’in takımı Kuvayi Milliye’nin İstanbul ayağı gibi diri tutma çabası, Kaptan Galip’in takım için önemi sinema diliyle anlaşılır bir şekilde anlatılmıştı.
Benim şehir efsanesi sandığım bir bilginin yaşanmış bir olay olduğunu da film sayesinde öğrenmiş oldum.