SON dönemlerde nedense, festival filmlerinden çok, aksiyon filmlerini tercih ediyorum.
Filmlerdeki gibi bitmiyor o sahne
SON dönemlerde nedense, festival filmlerinden çok, aksiyon filmlerini tercih ediyorum. Ne yapayım ki insansız hava araçlarıyla alınan görüntülerin, uyduların, dijital korsanlıkların, koordinatların, hızlı...
Ne yapayım ki insansız hava araçlarıyla alınan görüntülerin, uyduların, dijital korsanlıkların, koordinatların, hızlı araçların ve her türlü silahı ustalıkla kullanan süper yetenekli ajanların bulunduğu filmlerin cazibesine kapılıyorum.
Bu durumdan memnun muyum? Değilim!
Sinemanın bilet gişesinde, aksiyon filmini tercih ettiğimi söylediğimde, üstüme yönelen bakışları görseniz, acırsınız bana.
O kadar ki, geçenlerde, eşime aksiyon tercihim için akılcı bir gerekçe göstermeye çalışırken, ünlü aktör Matt Damon’ın oynadığı Bourne serisini hatırlattım ve “Adamla aynı yaştayım ve atletik hallerini gördükçe spor ve diyet yapmaya karar veriyor, motive oluyorum” deyiverdim.
İnandı mı?
“Filmlerdeki gibi kolay olmuyor o işler” demesinden anladım ki inanmadı.
Haklıydı!
Zaten, gerçek hayattaki operasyonlar ya da terörle mücadele de o filmlerdeki gibi olmuyordu.
Manchester saldırısını düşünün. 22 Yaşındaki Salman Abedi adlı Libya kökenli İngiliz,
Manchester Arena’nın önüne elini kolunu sallayarak gelmişti.
Ariana Grande konseri yeni bitmişti ve çoğu çocuk, binlerce insanın dışarı çıkıyordu. Abedi, mavi sırt çantasındaki çivili bombasını patlatmak için avucunun içindeki düğmeye bastı. Aralarında 8 yaşında bir çocuğun da olduğu 22 insan öldü, 60’tan fazla insan yaralandı.
İSTANBUL’DAN GİDİP DÖNMÜŞ AMA...