Umut varsa, kaynağı Cumhuriyettir
“Biz herkesin birbirini tanıdığı küçük bir ilçede yaşardık. İki lise (6. sınıftan 11. sınıfa kadar olanlardan), iki ilkokul vardı. Milli bayramlarda Cilavuz Köy Enstitüsü’nün kampüsünde eğitime devam eden Kazım Karabekir Öğretmen Lisesi’nin futbol sahasında toplanırdık.
Bizim ilkokul Atatürk İlkokulu’ydu. İlçenin aşağı tarafındaydı ve öğretmen lisesine iki kilometre uzaktaydı. Okulda toplanırdık. Önde bayrak, onun hemen arkasında Atatürk’ün resmini taşıyan arkadaşlarımız yürürdü. Kırmızı üniforması ile bando şefi onları takip ederdi. Şefin komutlarıyla bando takımı trompetlere vurmaya başlardı. Ritme uya uya, marş söyleye söyleye o iki kilometreyi yürümeye başlardık. Eskişehir’e İzmir’e Çanakkale’ye, Tınaztepe’ye belki hiç gitmemiştik ama isimlerini, önemlerini o marşlardan öğrenmiştik.
Ortada bir yol, sağda ve solda karşılıklı evler olan balık kılçığına benzer bir yerleşim yeridir ilçemiz. Haliyle o iki kilometreyi sağlı sollu evlerin ortasından yürüyerek geçerdik. Halk, geçişimizi yol kenarlarına dizilerek izler, zaman zaman alkış tutardı. Alkışlar arttıkça marşların ve trompetlerin sesi gürleşirdi. Herkes kortejde kendi çocuklarını görmeye çalışır birbirine gösterirdi.